20 Mart 2022 Pazar

Gecikmeli Yazılmış Bir Yazı - Tünelin Ucundan Bildiriyorum

Bu yazıyı çok önceden yazmalıydım ama olan bitenin biraz geç farkına vardım.

Bu blogu zaman zaman - hatta baya çokça - ağlama duvarı olarak kullandım. Tüm sıkıntımı, sinirimi, stresimi kustum. Acımasızca aklıma ilk geleni yazdığım hatta "1 gr aklınız varsa çocuk yapmayın!" diyecek kadar ileri gittiğim zamanlar oldu. Öyle yazdım çünkü o anların içindeyken gerçekten öyle hissediyordum. Oysa bugün başka bir anın, bambaşka bir hayatın içinden bakıyorum ve şu anda öyle hissetmiyorum. Ama yine de yaşanan tüm o zor günleri bir anda yok sayamayız. 

Anne olmak zor. Çok net.

Annelik serüveni bitmeyen bir acemilik süreci bence. Çocuklar büyüdükçe sorunlar değişiyor; tam durumu idare etmede ustalaştım derken idare edilecek bambaşka yeni durumlar çıkıyor insanın karşısına. Yine de umutsuz değil durum. Arya şu anda 8,5 yaşında, Haziran'da tam 9 olacak :) 3. sınıfa gidiyor ve oldukça iyi bir öğrenci :) İlk yıl yaşadıklarımızı ve pandemi sürecindekileri biraz anlatmıştım daha önce. Geçtiğimiz 2 senede işler epey değişti. Artık her şey çok çok çok daha kolay. 

- Peki ne oldu, nasıl oldu da işler bu kadar değişti ve hayatımız bu kadar kolaylaştı? 

- Sanırım hepimiz biraz büyüdük (Gerçi Evrim'den biraz şüpheliyim :)))

Bu bloga epeydir detaylı bir yazı yazmadığım için diğer blogumu okumayanlar için aradaki boşlukları biraz doldurmaya çalışayım. Arya ile maceralarımızı anlatmaya Arya'nın 7 yaş doğum gününde yani 1. sınıfın sonundaki yaz ara vermişim. Sonrası zaten hepimiz için karanlık ve depresif günlerdi. Corona yüzünden evlere hapsolduğumuz - ki biz deniz kenarında ve küçük bir yerde yaşadığımız için büyük şehirdekilere göre baya özgürdük - günler uzadıkça uzadı; eve kapanma sürecinin sonu gelmek bilmedi. Tüm yazı arka balkonda salıncakta kitap okuyarak geçirdim diyebilirim. 

Yaz bitince değişen pek bir şey olmadı. Okullar tam kapasite açılmadı, online derslere devam ettik. Benim derslerimle Arya'nınkiler çakışınca işler epey zorlaştı, Evrim'in evde olmadığı günler adeta kaosa sürüklendik. Gerçekten çok zor günlerdi. Sonra 8. sınıflar için okullar açıldı ve ben okula gidip biraz nefes aldım. Baharda annemler Hopa'ya geldiler ve kiralık ev tuttular. Başlarda Corona yüzünden tedirgin olsalar da yavaş yavaş görüşmeye başladık ve Arya zamanının büyük kısmını onlarla geçirdi. Tekrar yaz geldiğinde bu kez yola düştük ve Çandarlı'ya gittik. Yaz fena geçmedi. Önceki yazlara nazaran Arya ile daha az tartıştık, daha az sorun yaşadık diyebilirim. Ama işlerin tam olarak iyiye gitmesi okulların tam kapasite olarak tekrar açılması ile başladı sanırım.

Arya okulunu, arkadaşlarını ve öğretmenini çok özledi evde kaldığımız günlerde. Online dersler onun için de bizim için de çok zorlayıcıydı. Kopan bağlantı, gitmeyen, gelmeyen ses problemleri, dersten düşünce tekrar giremeyişi... Kâbus gibiydi. Neyse ki artık hepsi geride kaldı. İlk dönem çok fark edemesem de sömestr tatilinde Arya'nın ne kadar büyüdüğü ve yaşadığımız problemlerin çoğunun geçmişte kaldığını fark ettim. Anne-kız çıktığımız Erzurum gezimiz gözlerimi açtı :)  O andan itibaren her şey bambaşka görünüyor gözüme. 

Sömestr tatilinde Arya ile Erzurum'a gitmeyi çok önceden düşünmüştüm ama son ana kadar cesaret edip gerçekten gidecek miyiz emin değildim. Hatta yanlışlıkla Artvin üzerinden 4 saatte değil de Trabzon üzerinde 8 saatte giden otobüse bindiğimizi anlayınca neredeyse inip geri dönecektim ama Arya, "İnmeyelim, n'olur gidelim anne!" diyerek beni ikna etti. İyi ki de öyle yapmış kuzum benim. Yol boyunca koltuktaki ekrandan okey oynadı ve hiç mızmızlanmadı. Bu bir ilkti. 8 saatlik yol ve hiç mızmızlanmayan bir Arya!!! Arya gezi boyunca beni şaşırtmaya ve sevindirmeye devam etti. 3 gün 2 gecelik gezi boyunca bir kez bile kavga etmedik. Günlerimizi planlarken onun da fikrini aldım ve ikimiz de yaptığımız plana sadık kaldık. Arya giderken gün gün ayrılmış ödevlerini de yanına almıştı ve hiç aksatmadan günü gününe yaptı hepsini. 

Gezi boyunca Arya'yı izlerken defalarca kez gözlerim doldu, gururla karışık bir sevinç hissettim içimde her defasında. Kayak yapmayı tek derste öğrendi, buz pateni pistine hiç korkmadan atıldı ve defalarca kez kaymış gibi pisti tavaf etti hatta hemen arkadaş edinip onunla birlikte sohbet ede ede kaydı 1 saat. Ben kayak işini halletsem de buz pistinde kaymayı beceremedim. Yani Arya ikide iki yaparken ben de birde kaldım :p 

Erzurum tatili Arya'nın ne kadar büyüdüğünü fark etmemi sağlamakla kalmadı, zorlu geçen onca senenin, tüm çabalarımızın meyvesini almaya başladığımızı da gösterdi. Evet, çok zordu ama biz bir şekilde altından kalkmayı başardık. Arya gibi bir kızımız olduğu için şanslıyız. Doğuştan gelen mizacımız kim olduğumuzu belirlemede başrolü oynuyor. O temelin üzerine ailemizin ve okulun koydukları ile hayatın ilk yıllarında başımıza gelenler nihai kimliğimizi oluşturuyor adım adım. Arya'nın mizacına alışmak ve uyum sağlamak benim için kolay olmadı ama ona bir şeyler öğretirken ben de ondan bir çok şey öğrendim. En önemlisi de en umutsuz anda bile zor günlerin geçeceğini, umudumu her zaman taze tutmam gerektiğini geç de olsa görmemi sağladı Arya. Onun içinde olmasaydı biz ne yaparsak yapalım böyle bir çocuk olamazdı. Doğuştan gelen samimiyetini, sonsuz sevgisini, dışa dönüklüğü - bana göre aşırı olsa bile - ve sorumluluk bilincini elimizden geldiğince besleyip iyi bir birey olarak büyümesi için çabalıyoruz. Zaman zaman tökezliyoruz, bir şeyler yanlış gidiyor ama fark edince durup düzeltmeyi deniyoruz. Şu an olduğumuz noktadan bakınca hiç de fena iş çıkarmıyoruz sanırım :) 

Yarın ne olur, gelecek ne getirir bilmiyorum ama şu an olduğumuz noktada mutluyum :)