Arya bizi şaşırtmaya devam ediyor :)
Arya dün akşam elimden tutup "ge ge" yani "gel" diyerek beni banyoya götürdü. Banyodaki taburesini yerinden alıp lavobanın önüne yerleştirdi, üstüne çıktı ve eliyle diş fırçasını işaret etti. Azı dişleri çıktığı için bu aralar aklı fikri dişlerde :) Dişlerini fırçaladık ama Arya banyodan çıkmak istemedi. Tabureden inip duşakabine girmeye çalıştı. Bir yandan da çeşmeyi açmak için uzanıyor :) Bir gece önce yıkadığım için kucaklayıp odaya götürdüm ama Arya bastı çığlığı tabi. Odada havanın soğuk olduğunu ve daha yeni yıkandığını anlattım; yavaş yavaş sakinleşti.
Bu aralar Arya fazlasıyla kafasına buyruk takılıyor. Bugün dışarıda elimizi bırakıp bırakıp koşmaya çalıştı, tüm su birikintilerine zıplaya zıplaya bastı çıktı. Evdeyken de sürekli salondan kaçıp sağa sola saklanıyor, diğer odalara girip kapıyı içerden kapatıyor. Salondan kaçamazsa perdelerin arkasına, masaların altına girip saklanıyor. Bazen de yanımıza gelip "ga ga" (kalk) ya da "ge ge" (gel) diyerek bizi de gittiği yerlere sürüklüyor :) Çoğu zaman da ge ge diyerek beni oyun halısına götürüyor :) Beraber Lego oynuyoruz, kuleler, arabalar yapıyoruz; şekilleri yerlerine yerleştirmece oynuyoruz ki Arya artık hepsini tek seferde doğru yere yerleştiriyor :)
Arya'nın kavrayışı giderek artıyor. Eskiden bir şeyi öğretirken defalarca kez anlatmam, göstermem gerekiyordu, artık tek seferde anlıyor, hemen öğreniyor. Bugün oyuncak sepetini boşaltıp oyuncaklarla basket atmayı gösterdim, minik cadım hemen kaptı ve bu yeni oyuna bayıldı :) Uzun süre sepeti oyuncaklarla doldurup doldurup boşalttı. Oyuncakları Arya'ya uzatırken "sepete at" dedim, Arya da hemen "at", "at" demeye başladı. Kelime haznesine eklenen her kelime beni çok mutlu ediyor ama maalesef öğrendiklerinin bir kısmını çabucak unutuyor :( Şimdilik sürekli kullandığı kelimeler biraz az. "Ditti (bitti), ge (gel), ga (kalk), annenne (babaannesine böyle diyor), dedi (duruma göre dede ya da kedi manasında), anne, baba, al" diyebiliyor Arya. Ama maşallah bu kelimelerle ve hareketleriyle her istediğini elde ediyor :)) umarım yakın zamanda daha fazla kelimeyle iletişim kurmaya başlar.
Blogu açtığım zaman "Mutlu Ama Acemi Bir Anne" mükemmel bir başlık gibi hissetmiştim. 6 yılın ardından anladım ki annelik konusunda "acemilik" baki de "mutluluk" iddialı olmuş. 9. yılda tünelin ucundaki ışığa eriştim :)
Bakım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bakım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
21 Şubat 2015 Cumartesi
6 Ocak 2015 Salı
Bebek Sağlığı - Minimum Kimyasal Maximum Koruma
Sanırım tüm anneler için hayattaki en önemli şey çocuklarının her daim sağlıklı ve mutlu olmasıdır. Günümüzde tıp ve teknoloji giderek gelişse de bazı hastalıklar hâlâ engellenemiyor. Dahası yediğimiz içtiğimiz, kullandığımız ürünler doğallıktan uzaklaştıkça obezite ve kanser türevi hastalıkların görülme sıklığı giderek artıyor. Bu risklerden kaçınmak ekstra çaba ve ekstra masraf manasına geliyor maalesef. Ama konu sağlık olunca bu duruma gereken özen gösterilmeli bence.
Çeşitli kanser/tümör araştırmalarında, evimizde her gün kullandığımız birçok ürünün içeriğindeki kimyasallara rastlandığı bilinen bir gerçek. Bu kimyasalların bir çoğundan uzak durmak için yapılması gerekenler aslında çok basit: sirke, karbonat, zeytinyağ sabunu gibi doğal ürünlere ya da %95-100 bitkisel içerikli hazır ürünlere yönelmek. Ben bugün genelde en bilinen kişisel bakım ürünlerinde bulunan paraben, silikon, alkol ve sülfat gibi maddeler içermeyen ürünlerden bahsetmek istiyorum.
Bebek ürünlerinin birçoğunda paraben bulunmuyor ama bazı ürünlerde boya, parfüm ya da sülfat bulunabiliyor. Ben birçok markanın içeriğini inceledikten ve bir kısmını kullanıp test ettikten sonra UniBaby ürünlerinde karar kıldım. Hem içeriği aradığım kriterlere uygun hem de fiyatı benzer ürünler kadar uçuk değil.
UniBaby dışında Bübchen, Chicco, Mustela ve SebaMed bebek ürünlerinde tercih edilen markalar ama bazılarının fiyatları benzerlerine göre biraz daha yüksek.
Bebekler için doğru ürünü bulmak gerçekten zor. Ürün özellikleri içinize sinse de bazen sizin seçtiğiniz ürün bebeğinizde alerjiye sebep olabiliyor. Mesela Huggies (parabensiz, alkolsüz, parfümsüz), Komili (pamuk ve saf su içermesine rağmen) ve Prima'nın ıslak mendilleri Arya'da alerji yapıyor; her derde deva Bepanthen, Arya'nın pişiğini geçirmiyor. UniBaby'in sevdiğim bir özelliği de alerjen madde içermemesi, yani alerjiye sebep olma ihtimalinin düşük olması. Bebeğiniz için en doğru ürünü bulmak biraz araştırma ve birkaç deneme yanılma içerebiliyor bazen.
Eminim konu temizliğe gelince "En güzeli su ve saf pamuk/pamuklu kumaş ile temizlik" diyecek bazı anneler, büyük anneler. Tamam kabul öyle olabilir ama kış için pratik bir öneri değil. Her ne kadar artık musluklardan sıcak su alınabiliyor olsa da her defasında sıcak su ve bez alıp temizlemek, daha sonra bezin ve kabın temizliğini yapmak pratiklikten çok uzak. Her defasında bebeği kısmen yıkayarak temizlemekse zaten kabul edilebilir bir öneri değil bence. Ayrıca tek sorun ıslak mendil kullanımı da değil. Şampuan, pişık kremi, bebek bezi, duş jeli gibi mecburi kullanılan ürünler de bahsettigim kimyasalları içerebiliyor.
Kısacası bebeğimizi kimyasallara mümkün oldukça az maruz bırakmak için mevcut ürünleri inceleyip hem içinize sinecek hem de cüzdanımızı delmeyecek ürünler seçmek bizim elimizde. Tüm anneler sosyal mecraları daha çok kullanıp bu konudaki deneyimlerini paylaşır, ürün içerikleri hakkındaki farkındalık artarsa, ürünlerin kalitesinde artış ve fiyatlarda düşüş olması sağlanabilir. Umarım birgün hepimiz daha sağlıklı ve daha uygun fiyatlı ürünlere kavuşuruz.
Anne Olmak Bakımsız Olmak İçin Bahane mi?
Nette takip ettiğim sitelerin birinde (hangisi hatırlayamadım) bir kadın öğretmen okula gelen öğrenci annelerinin oldukça bakımsız olduklarından bahsediyordu. O günden sonra dışarı çıktığımda hep çocuklu kadınlara dikkat eder oldum. Maalesef o öğretmen haklıydı. Saçlar bakımsız, solgun/yorgun yüzler, makyaj yok, varsa da korkunç demode makyajlar, kıyafetler uyumsuz, yüzler çoğunlukla asık... (İstisnalar kaideyi bozmaz tabi ki :)
Evet, anne olunca önceliğimiz bebekler/çocuklar oluyor ama yine de bu durum 7/24 bakımsızlık için bir bahane olmamalı bence. Ben de anne olmadan önce daha bakımlıydım sanırım ama anne olduktan sonra da hepten işin ucunu bırakmadım :) Anne olmadan önce mağaza müdürü olarak çalıştığım için giyim-kuşam, makyaj gibi bazı şeylere ister istemez özen göstermek zorundaydım. Annelikle beraber daha rahat bir yaşama geçiş yaptım. Bu aşamada nasıl olsa hamileyim, tüm gün evdeyim, vb. bahanelere sığınıp 7/24 pijamalı hayata geçiş yapmak pek de doğru bir davranış değil :)
Doğumdan sonraki ilk günler, lohusalık, bebekle yalnız kalınan ilk zamanlar, diş çıkarma ve hastalık dönemleri bakımsızlıktan tanınamayacak hâle gelinebilen ve bu durumun farkına bile varılamadığı zamanlar tabi ki... Ama biraz zaman geçip işler rayına oturunca her annenin gerçek dünyaya dönüp mutlaka kendine zaman ayırması gerekiyor. Böyle uzun uzun yazdığıma bakmayın; ben de aman aman bakımlar yapıp, etrafta kokos kokos gezmiyorum :D Kendi çapımda ufak tefek şeyler yaparak ipin ucunun kaçmasına engel oluyorum sadece. Yani uslu bir kız olursak şirinleri görebileceğiniz gibi hepimiz biraz makyajla birden Angelina Jolie olamayız tabi ama hiç değilse bir Mila Kunis, Drew Barrymore ya da Rene Zellweger (tercihen estetiksiz ve alık alık bakmayan bir hali:) olabiliriz gibi sanki :) Şahsen Drew Barrymore'u tercih ederim :))
Bu kadar bakımsızlıktan bahsedince asıl konuya gelemedim. Aslında başlarken kendi bakım çabalarımdan ve sonuçlarından bahsetmeyi amaçlıyordum. Bir süredir saçlarıma şekil verdirmek için kuaför arayışı içindeyim ve bu arada fark ettim ki saçlarım son 3 ayda epeyce uzamış ve güçlenmiş. Nasıl güçlendiğini paylaşırsam saçıyla ilgili sorun yaşayan arkadaşlara bir faydam dokunur belki :)
Uzun zamandır Yves Rocher'in dökülme karşıtı şampuanını kullanıyordum. Daha önce de kullandığım bazı ürünlerden bahsetmiştim. Yaklaşık 3 ay önce şampuanın içine sütte bir taşım kaynatılıp süzülmüş 1 adet sarımsak ekledim (ezilmiş hâlde). Her banyoda saçımı önce bu sarımsaklı şampuanla sonra da Vichy'nin Dercos Neogenic şampuanı ile yıkıyorum; ikisini de saç diplerine masaj yaparak uyguluyorum ve 1'er dk saçımda bekletip duruluyorum. Vichy parabensiz ve alkolsüz bir şampuan. Saç kremi kullanmıyorum. Saçlarımı iyice duruladıktan sonra bir bardak karanfil suyunu* saçlarıma döküp masaj yapıyorum. Saçlar ilk başta biraz sert dahası biraz keçe gibi oluyor ama bir süre sonra alışıyor ve giderek daha yumuşak ve parlak oluyor. Hatta yeni saçlar çıkmaya başlıyor. Tüm bunlara ek olarak bir de her gün 1 adet Biotin kullanıyorum ki saçlarım ve tırnaklarım içten de beslensin. Tüm bunlar bende işe yarayan şeyler ama her bünye aynı olmadığı için kesin sonuçlar vaat etmiyor tabi ki.
Çok uzun bir yazı oldu maalesef :( Cilt, makyaj ve giyimle ilgili konulara başka zaman devam ederim artık :)
*10 adet karanfili cam bir kavanoza koyun, üzerine 1-2 bardak kaynar su döküp kavanozun kapağını kapatın ve ışık almayan bir yerde 1 hafta bekletin. Süzerek kullanın. Karanfil suyu saç renginizi değiştirebilir ve havlunuzu boyayabilir. Benim saçlarım boyasız ve koyu renk olduğu için sorun yaşamıyorum ama dikkat etmek de fayda var.
Evet, anne olunca önceliğimiz bebekler/çocuklar oluyor ama yine de bu durum 7/24 bakımsızlık için bir bahane olmamalı bence. Ben de anne olmadan önce daha bakımlıydım sanırım ama anne olduktan sonra da hepten işin ucunu bırakmadım :) Anne olmadan önce mağaza müdürü olarak çalıştığım için giyim-kuşam, makyaj gibi bazı şeylere ister istemez özen göstermek zorundaydım. Annelikle beraber daha rahat bir yaşama geçiş yaptım. Bu aşamada nasıl olsa hamileyim, tüm gün evdeyim, vb. bahanelere sığınıp 7/24 pijamalı hayata geçiş yapmak pek de doğru bir davranış değil :)
Doğumdan sonraki ilk günler, lohusalık, bebekle yalnız kalınan ilk zamanlar, diş çıkarma ve hastalık dönemleri bakımsızlıktan tanınamayacak hâle gelinebilen ve bu durumun farkına bile varılamadığı zamanlar tabi ki... Ama biraz zaman geçip işler rayına oturunca her annenin gerçek dünyaya dönüp mutlaka kendine zaman ayırması gerekiyor. Böyle uzun uzun yazdığıma bakmayın; ben de aman aman bakımlar yapıp, etrafta kokos kokos gezmiyorum :D Kendi çapımda ufak tefek şeyler yaparak ipin ucunun kaçmasına engel oluyorum sadece. Yani uslu bir kız olursak şirinleri görebileceğiniz gibi hepimiz biraz makyajla birden Angelina Jolie olamayız tabi ama hiç değilse bir Mila Kunis, Drew Barrymore ya da Rene Zellweger (tercihen estetiksiz ve alık alık bakmayan bir hali:) olabiliriz gibi sanki :) Şahsen Drew Barrymore'u tercih ederim :))
Bu kadar bakımsızlıktan bahsedince asıl konuya gelemedim. Aslında başlarken kendi bakım çabalarımdan ve sonuçlarından bahsetmeyi amaçlıyordum. Bir süredir saçlarıma şekil verdirmek için kuaför arayışı içindeyim ve bu arada fark ettim ki saçlarım son 3 ayda epeyce uzamış ve güçlenmiş. Nasıl güçlendiğini paylaşırsam saçıyla ilgili sorun yaşayan arkadaşlara bir faydam dokunur belki :)
Uzun zamandır Yves Rocher'in dökülme karşıtı şampuanını kullanıyordum. Daha önce de kullandığım bazı ürünlerden bahsetmiştim. Yaklaşık 3 ay önce şampuanın içine sütte bir taşım kaynatılıp süzülmüş 1 adet sarımsak ekledim (ezilmiş hâlde). Her banyoda saçımı önce bu sarımsaklı şampuanla sonra da Vichy'nin Dercos Neogenic şampuanı ile yıkıyorum; ikisini de saç diplerine masaj yaparak uyguluyorum ve 1'er dk saçımda bekletip duruluyorum. Vichy parabensiz ve alkolsüz bir şampuan. Saç kremi kullanmıyorum. Saçlarımı iyice duruladıktan sonra bir bardak karanfil suyunu* saçlarıma döküp masaj yapıyorum. Saçlar ilk başta biraz sert dahası biraz keçe gibi oluyor ama bir süre sonra alışıyor ve giderek daha yumuşak ve parlak oluyor. Hatta yeni saçlar çıkmaya başlıyor. Tüm bunlara ek olarak bir de her gün 1 adet Biotin kullanıyorum ki saçlarım ve tırnaklarım içten de beslensin. Tüm bunlar bende işe yarayan şeyler ama her bünye aynı olmadığı için kesin sonuçlar vaat etmiyor tabi ki.
Çok uzun bir yazı oldu maalesef :( Cilt, makyaj ve giyimle ilgili konulara başka zaman devam ederim artık :)
*10 adet karanfili cam bir kavanoza koyun, üzerine 1-2 bardak kaynar su döküp kavanozun kapağını kapatın ve ışık almayan bir yerde 1 hafta bekletin. Süzerek kullanın. Karanfil suyu saç renginizi değiştirebilir ve havlunuzu boyayabilir. Benim saçlarım boyasız ve koyu renk olduğu için sorun yaşamıyorum ama dikkat etmek de fayda var.
18 Ekim 2014 Cumartesi
Biraz da Kendimize Bakalım :)
Bu kez Arya'yla ilgili yazmıyorum. Bu kez sıra bende :) Hep bebek bakımıyla ilgilendiğimi fark edince biraz da kendi bakımımla ilgileneyim dedim :)
Kişisel bakım deyince aklıma ilk gelen temizliktir. Yani çok fazla bakım ürünü ve kozmetik ürün kullanmak yerine az ve öz ürünle temizliğe önem veriyorum. Kullandığım ve memnun kaldığım ürünlerden bazılarını paylaşmak istiyorum.
Yaklaşık 3 yıldır Yves Rocher'in siyah nokta ve sivilce karşıtı yüz temizleme jelini kullanıyorum. Ergenlikten beri cildim hep sorunlu. Herkesin kullanıp çok memnun kaldığı bir sürü ürün denedim. Özellikle Sebamed ve Neutrogena'dan çok umutluydum ama bende hiç işe yaramadı. Sonunda tamamen tesadüf eseri yves rocher'in bu ürününü denedim ve sonuçtan çok memnunum.
Ürünün günlük olarak kullanılması tavsiye ediliyor ama ben gün aşırı ve genellikle duştayken kullanıyorum. Buharda açılan gözenekler daha iyi temizleniyor. Tonik olarak aynı serinin toniğini kullanıyorum. Serinin diğer ürünleri olan krem ve maskeyi de almıştım ama üşengeçlikten pek kullanmıyorum. Siyah noktalarım yok denecek kadar azaldı ama bu aralar gözenek sıkılaştırıcı bir ürün -muhtemelen krem- arayışı içindeyim. Fiyatları aynı, ikisi de 24.90 TL. Yves Rocher sık sık kampanya yapıyor yani daha uygun fiyata da alabilirsiniz. Kısacası sorunlu bir cildiniz varsa bu ürünleri tavsiye ederim.
Bakım deyince akla hemen cilt ve saç geliyor. Cildim için aradığım ürünü bulmam epey zaman aldı. Saçlarım içinse henüz aradığım ürünü bulamadım. Bir süredir Yves Rocher'in dökülme karşıtı şampuanını kullanıyordum ama saçlarımın dökülmesi devam ettiği ve aşırı kuru olan saçlarıma bu şampuan pek de iyi gelmediği için şampuan değiştirmeye karar verdim. Son bir haftadır Aussie Miracle Moist Shampoo kullanıyorum. Saçlarım kesinlikle daha canlı ve daha az kuru ama dökülme problemim öncelikli olduğu için dün Vichy'nin Neogenic Redensifying şampuanını aldım.
Saç dökülmesi benim için ciddi bir problem. Öyle banyodan banyoya 3-5 tel dökülse bahsetmem bile ama maalesef benim ki epey ileri seviye. Üniversiteye giderken saçlarım güçlensin diye 3 numara kestirdim ve 1-2 sene sürekli kısa saç kullandım ama pek de işe yaramadı. O zamandan beri çeşit çeşit şampuan kullanıyorum. Hepsini uzun süre kullanıp etki etmesini bekliyorum. Sonuç alamayınca başka şampuana geçiyorum. Şimdiye kadar en memnun kaldığım ürün Priorin'in şampuanı ve hapıydı ama o da kolay bulunmuyor.
Şampuan alırken bir de içten mineral/vitamin takviyesi yapmak için saç besleyici vitamin tabletlerinden aldım. Saç dökülmesiyle ilgili tüm araştırmalar en etkili çözümün içten tedavi olduğunu söylüyor. Genetik kaynaklı saç dökülmesinin çaresi yok ama vitamin vb. eksikliğinden kaynaklanan saç dökülmesinin önüne geçilebiliyor. Umarım tabletler işe yarar da saç dökülmem en azından yavaşlar.
Yukarıdaki ürünler dışında kullandığım birkaç kozmetik ürün daha var ama artık onlardan da başka bir yazıda bahsederim :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)