Yeni yıla girerken herkese sağlık, sıhhat, huzur, mutluluk diliyorum ve bir de halihazırda sahip olduklarımız için şükrediyorum.
Bu kadar iyi kalpli, sabırlı ve sevgi dolu bir eşim olduğu için, dünya tatlısı minik kızımız için, kardeşim için, anne-babamız, geniş ailemiz için, tüm sevdiklerimiz ve sevenlerimizin varlığı için şükürler olsun.
Biz bu yıl ailecek kırmızı tonlarında giyindik :) İnşallah tüm yılı böyle renkli ve bir arada geçiririz :)
Blogu açtığım zaman "Mutlu Ama Acemi Bir Anne" mükemmel bir başlık gibi hissetmiştim. 6 yılın ardından anladım ki annelik konusunda "acemilik" baki de "mutluluk" iddialı olmuş. 9. yılda tünelin ucundaki ışığa eriştim :)
31 Aralık 2014 Çarşamba
26 Aralık 2014 Cuma
Nar Tanem, Nur Tanem, Kar Tanem
Minik kuzum 18. ayını bitiriyor.
1 ay içinde o kadar çok şey değişiyor ki... 1 ayda epey büyüdü Arya. Büyüdükçe marifetleri de artıyor. Artık bütün ev Arya Hanım'ın oyun parkı haline geldi. Duvarlar tuval, sandalyeler, koltuklar kaydırak, çekmeceler dolaplar oyuncak kutusu...
Boyalar ve duvarlar silinebilir olduğu için hiç müdahale etmiyorum. Istedigi gibi, istediği kadar çiziyor. Sonra da yorulup yatacak yer arıyor. Gözüne kestirdiği yastığı kapıp oyun halısına yatıyor minik cadım.
Tüm gün koşturup yaramazlık yapıyor, kendini ordan oraya atıp duruyor ama hadi uyuyalım deyince fıldır fıldır kaçıyor zilli :) tabi ona pabuç bırakmıyorum; uykudan kaçış yok :))
Öğle uykusu Arya'ya faydalı da bize pek faydası olmuyor. Arya uykudan 10 kaplan gücünde uyanıyor :) O enerjiyle bize sarıyor. Kucaktan kucağa bizi oyuncak ediyor kuzucuk. O kadar şirinlik şekerlik yapıyor ki yememek için zor tutuyoruz kendimizi :) Biz dizi izlerken gelip kolumuzun altına yerleşiyor, battaniyesini de unutmuyor tabi ki :)
Arya'nın mevcut yaramazlıklarını göz önünde bulundurarak neler yapabileceğini tahmin ettiğim için bu yıl ağaç kurup süsleyemedik maalesef :( Bu duruma geciçi çözüm bulmak da yine bana kaldı. Ben de aklıma ilk gelen şeyi yaparak kağıt kar taneleriyle duvarları süslemeyi planladim ama düşündüğümden daha çok uğraşmam gerekti. Ilk birkaç denemem istediğim gibi olmadı ama 6. denemede hedefi 12'den vurdum :)
Meraklısına yardımı olur belki, nasıl yapıldığını anlatayım. A4 kağıt kare olacak şekilde kesilir. Üçgen şeklinde katlanır. Aynı işlem 3 kez daha yapılır. Yani kağıt toplamda 4 kez katlanmış oluyor. Daha sonra kağıda aşağıdaki şekil çizilip kesilince yukaridaki kar tanesi elde ediliyor.
Şimdiden herkese iyi yıllar :)
Umarım yeni yıl herkesin hakettiklerini elde ettiği, sağlık ve huzur dolu bir yıl olur.
28 Kasım 2014 Cuma
Battaniye Aşkı :) - 18. Ay
Arya 18. ayını bitirmek üzere :) Yani artık 1,5 yaşında diyebiliriz :)
Bugün 18. ay için kontrol ve aşı günüydü. Kilosu, boyu, genel gelişimi iyi maşallah. Kabul edilen gelişim evreleriyle uyumlu büyüyor miniğim. Hatta bazı alanlarda önden gidiyor maşallah. Normal koşullarda 2-3 yaşında yapabilmesi beklenen birkaç şeyi şimdiden yapabiliyor. Mesela zıplamak :) Bu ara Arya'nın en favori eylemi zıplamak. Arabada zıplıyor, kucağımızda zıplıyor, yatağında zıplıyor; hatta zıplaya zıplaya yatağın yerini bile değiştirebiliyor :)) Büyüdükçe türlü maskaralıklar icat ediyor, haylazlaşıyor kuzum.
Arya büyüdükçe değişen huylarına her gün bir yenisi ekleniyor. Bugünlerde her şeyi yere atmak, tüm gün battaniyesini elinde ordan oraya sürüklemek, sürekli kucağımıza tırmanmaya çalışmak, elektronik aletlerin yanına oturup tüm tuşlara basmak, perde arkalarına saklanmak, gözüne kestirdiği her şeyi çiğneyip parçalamak (en son dayısının kulaklıklarını yedi galiba :), tek başına koltuğa oturup kocaman insan gibi gayet ciddi tv izlemek, kahvaltıda çatal kullanmak Arya'nın günlük hayatının parçası oldu. Çatal kullanmayı da babaannesi öğretmiş cimcimeye :)
Bugün 18. ay için kontrol ve aşı günüydü. Kilosu, boyu, genel gelişimi iyi maşallah. Kabul edilen gelişim evreleriyle uyumlu büyüyor miniğim. Hatta bazı alanlarda önden gidiyor maşallah. Normal koşullarda 2-3 yaşında yapabilmesi beklenen birkaç şeyi şimdiden yapabiliyor. Mesela zıplamak :) Bu ara Arya'nın en favori eylemi zıplamak. Arabada zıplıyor, kucağımızda zıplıyor, yatağında zıplıyor; hatta zıplaya zıplaya yatağın yerini bile değiştirebiliyor :)) Büyüdükçe türlü maskaralıklar icat ediyor, haylazlaşıyor kuzum.
Arya büyüdükçe değişen huylarına her gün bir yenisi ekleniyor. Bugünlerde her şeyi yere atmak, tüm gün battaniyesini elinde ordan oraya sürüklemek, sürekli kucağımıza tırmanmaya çalışmak, elektronik aletlerin yanına oturup tüm tuşlara basmak, perde arkalarına saklanmak, gözüne kestirdiği her şeyi çiğneyip parçalamak (en son dayısının kulaklıklarını yedi galiba :), tek başına koltuğa oturup kocaman insan gibi gayet ciddi tv izlemek, kahvaltıda çatal kullanmak Arya'nın günlük hayatının parçası oldu. Çatal kullanmayı da babaannesi öğretmiş cimcimeye :)
Yukarıdaki fotolardan da anlaşılacağı üzere Arya'nın battaniye aşkı yatak sınırlarının dışına taşmış durumda :)
Laf aşktan açılmışken Arya'nın ilk öpücüğü ile devam edelim ♡♡♡ Evet bu çapkın velet kaşla göz arasında kızımızı öptü :)) Çınar'dan daha önce bahsetmiştim, Arya'yla aralarında 2 hafta var. Annesiyle arkadaş olduğumuz için minikler de kaynaşsın istiyoruz. Şimdiye kadar karşılaştıklarında pek ilgilenmiyorlardı birbirleriyle ama geçen gün birden kaynaştılar :)) O kaçtı, bu kovaladı; ay düştüler ay kalktılar derken sonunda şap diye öptü Çınar bizim kızı. Arya da boş durmadı sarıldı Çınar'a :)) 2 tane bıdık tüm gün güldürdü bizi :)
Her daim yüzümüzü güldürüp hayatımıza neşe katacak minik cadım inşallah :)
14 Kasım 2014 Cuma
Anne-Kız Pancake Keyfimiz - Sağlıklı Bebek Pancake'i
Sabahları anne-kız başbaşa kahvaltı ediyoruz Arya'yla. Her gün ekmek, peynir, reçel yemek olmuyor tabi. Arada bir keyif kahvaltıları yapıyoruz omletli kızarmış ekmekli :) Bugün de yataktan reçelli pancake hayaliyle kalktım. Arya'ya beyaz un yedirmek istemediğim için tam buğday unu almıştım. Pancake'i de tam buğday unuyla yaptım, anne-kız afiyetle yedik :)
Malzemeler:
1 yumurta
3/4 su bardağı tam buğday unu
3/4 su bardağı süt
1 tatlı kaşığı zeytinyağı
1 fiske tuz
1 fiske şeker
1 çay kaşığı kabartma tozu
Hazırlanışı:
Yumurtayı 1 fiske şeker ile iyice çırpın; sütü ve zeytinyağını ekleyin. Unu, tuzu ve kabartma tozunu da ekleyip iyice çırpın. Çırpma işlemini yaparken yapışmaz tavanızı ocağa koyup ısıtın. Isınan tavaya karışımdan yarım kepçe döküp üzeri baloncuk gibi göz göz olana dek pişirin. Spatulayla çevirip diğer yüzünü de pişirin. Biraz daha büyük bıdıklar için şekilli pancakeler yapabilirsiniz. En kolay Mickey Mouse yapılıyor :)
İster reçelle, ister peynirle birlikte, bebeğiniz 3 yaşından büyükse nutella ile servis edebilirsiniz.
Afiyet olsun :)
Malzemeler:
1 yumurta
3/4 su bardağı tam buğday unu
3/4 su bardağı süt
1 tatlı kaşığı zeytinyağı
1 fiske tuz
1 fiske şeker
1 çay kaşığı kabartma tozu
Hazırlanışı:
Yumurtayı 1 fiske şeker ile iyice çırpın; sütü ve zeytinyağını ekleyin. Unu, tuzu ve kabartma tozunu da ekleyip iyice çırpın. Çırpma işlemini yaparken yapışmaz tavanızı ocağa koyup ısıtın. Isınan tavaya karışımdan yarım kepçe döküp üzeri baloncuk gibi göz göz olana dek pişirin. Spatulayla çevirip diğer yüzünü de pişirin. Biraz daha büyük bıdıklar için şekilli pancakeler yapabilirsiniz. En kolay Mickey Mouse yapılıyor :)
İster reçelle, ister peynirle birlikte, bebeğiniz 3 yaşından büyükse nutella ile servis edebilirsiniz.
Afiyet olsun :)
8 Kasım 2014 Cumartesi
Arya'yla Günler "Al Gülüm, Ver Gülüm" Geçip Gidiyor :)
Arya 17 aylık oldu!
Cimcime büyüdükçe haylazlaşıyor. Her istediği olsun istiyor. O isteyince kucağa alalım, o isteyince oyun oynayalım, o isteyince yemek yiyelim, o isteyince uyuyalım... Liste böyle uzayıp gidiyor. Canı ne isterse istesin anlatmanın bir yolunu buluyor. Elimden tutup çekiştiriyor sürekli. Oyuncaklarını getirip kucağıma bırakıyor. Sürekli "al" diyerek bir şeyler veriyor. Sonra da yine "al" diyerek geri istiyor. Maalesef henüz "ver" demeyi öğrenmedi :( Ah bir başlasa konuşmaya... Sürekli bıdır bıdır sesler çıkarıyor, bir şeyler anlatmaya çalışıyor kuzum. Valla onu anlamaya çalışırken kendimi tercüme cihazı gibi hissediyorum artık :))
Bu aralar uykuya direnme moduna girdi Arya. Uykusu gözünden akıyor ama "Hadi uyumaya gidelim" deyince kıyamet kopuyor. Başını iki yana sallıyor, ağlamaya başlıyor, kaçıp saklanıyor. Peki tamam az sonra gidelim diyorum, hemen susuyor. 5 dk sonra battaniyesini alıp yere yatıyor. Bu durum Arya yatağına gitmeye razı olana dek 2-3 kez tekrarlanıyor. Sonunda ikna olup yatıyor ama arada cozutup tekrar kalkmak isteyebiliyor. Özellikle perşembe gecesi bizi çok zorladı. 00.30'da hâlâ uyanıktı. Aslında 8'de yatırdım ama 21.30-22.00 gibi uyanıp ağladı. Evrim yatağından alıp salona getirdi. Arya uykulu uykulu dolandı, kendi kendine oynadı, yerlere yattı, koltuğa yattı, uykudan süründü. Sonunda sütle kandırıp yatağına yatırmayı başardık.
Eskiden gündüz 3-4 saat uyuyordu. Artık 2 saat uyursa şükrediyorum. Tüm gün oyun oynamak istiyor. Evin içinde bir o yana bir bu yana koşturuyor. Gündüz uykusu gelince salondaki koltuğa yatıp battaniyesini örtüyor üstüne, ordan televizyon izliyor. Uyumaya gidelim deyince yine kalkıp oynamaya devam ediyor. Ama öyle ya da böyle her gün az da olsa öğle uykusu uyumasını sağlıyorum.
Üzülerek fark ediyorum ki Arya büyüdükçe inatçılığı da artıyor. Tattığı ya da kokusunu aldığı bir şeyi ilk anda sevmezse bir daha ağzını asla açmıyor. Ispanak, kereviz, patates, balık yemiyor. Eskiden çoğunu yoğurtla karıştırınca yiyordu artık anlıyor ve yemiyor. Bir de artık her şeyi kendisi yemek istiyor. Koy önüne makarnayı, köfteyi, bisküviyi tek tek yiyor. Yani parmak yiyecek devrindeyiz :) Köfte, ekmek, dilimlenmiş elma, taneleri ayıklanmış üzüm, küp küp doğranmış peynir, ekmek, simit, julyen kesilmiş havuç, salatalık, az şekerli ev keki/kurabiyesi veriyorum eline, kendi kendine kemiriyor ucundan ucundan :) Çikolata vb. tatlılar yasak alerji olduğu için. Dışarıdan aldığım tek abur cubur çubuk ve balık kraker; onları da mecbur kalmadıkça vermiyorum. Ama özellikle balık kraker dışarda kurtarıcımız oluyor, otobüste falan Arya sıkılınca veriyorum eline bir paket balık kraker gideceğimiz yere kadar oyalanıyor bıdık :)
Her çocuk gibi Arya'da sokağa çıkmaya, gezmeye, parka gitmeye bayılıyor. Biz de her fırsatta ailece çıkıyoruz dışarı. Artık pek araba almıyoruz yanımıza. Arya elimizden tutup yürümeye bayılıyor. Öyle neşeli geziniyor ki o yorulana dek yürüyoruz :)
Cimcime büyüdükçe haylazlaşıyor. Her istediği olsun istiyor. O isteyince kucağa alalım, o isteyince oyun oynayalım, o isteyince yemek yiyelim, o isteyince uyuyalım... Liste böyle uzayıp gidiyor. Canı ne isterse istesin anlatmanın bir yolunu buluyor. Elimden tutup çekiştiriyor sürekli. Oyuncaklarını getirip kucağıma bırakıyor. Sürekli "al" diyerek bir şeyler veriyor. Sonra da yine "al" diyerek geri istiyor. Maalesef henüz "ver" demeyi öğrenmedi :( Ah bir başlasa konuşmaya... Sürekli bıdır bıdır sesler çıkarıyor, bir şeyler anlatmaya çalışıyor kuzum. Valla onu anlamaya çalışırken kendimi tercüme cihazı gibi hissediyorum artık :))
Bu aralar uykuya direnme moduna girdi Arya. Uykusu gözünden akıyor ama "Hadi uyumaya gidelim" deyince kıyamet kopuyor. Başını iki yana sallıyor, ağlamaya başlıyor, kaçıp saklanıyor. Peki tamam az sonra gidelim diyorum, hemen susuyor. 5 dk sonra battaniyesini alıp yere yatıyor. Bu durum Arya yatağına gitmeye razı olana dek 2-3 kez tekrarlanıyor. Sonunda ikna olup yatıyor ama arada cozutup tekrar kalkmak isteyebiliyor. Özellikle perşembe gecesi bizi çok zorladı. 00.30'da hâlâ uyanıktı. Aslında 8'de yatırdım ama 21.30-22.00 gibi uyanıp ağladı. Evrim yatağından alıp salona getirdi. Arya uykulu uykulu dolandı, kendi kendine oynadı, yerlere yattı, koltuğa yattı, uykudan süründü. Sonunda sütle kandırıp yatağına yatırmayı başardık.
Eskiden gündüz 3-4 saat uyuyordu. Artık 2 saat uyursa şükrediyorum. Tüm gün oyun oynamak istiyor. Evin içinde bir o yana bir bu yana koşturuyor. Gündüz uykusu gelince salondaki koltuğa yatıp battaniyesini örtüyor üstüne, ordan televizyon izliyor. Uyumaya gidelim deyince yine kalkıp oynamaya devam ediyor. Ama öyle ya da böyle her gün az da olsa öğle uykusu uyumasını sağlıyorum.
Üzülerek fark ediyorum ki Arya büyüdükçe inatçılığı da artıyor. Tattığı ya da kokusunu aldığı bir şeyi ilk anda sevmezse bir daha ağzını asla açmıyor. Ispanak, kereviz, patates, balık yemiyor. Eskiden çoğunu yoğurtla karıştırınca yiyordu artık anlıyor ve yemiyor. Bir de artık her şeyi kendisi yemek istiyor. Koy önüne makarnayı, köfteyi, bisküviyi tek tek yiyor. Yani parmak yiyecek devrindeyiz :) Köfte, ekmek, dilimlenmiş elma, taneleri ayıklanmış üzüm, küp küp doğranmış peynir, ekmek, simit, julyen kesilmiş havuç, salatalık, az şekerli ev keki/kurabiyesi veriyorum eline, kendi kendine kemiriyor ucundan ucundan :) Çikolata vb. tatlılar yasak alerji olduğu için. Dışarıdan aldığım tek abur cubur çubuk ve balık kraker; onları da mecbur kalmadıkça vermiyorum. Ama özellikle balık kraker dışarda kurtarıcımız oluyor, otobüste falan Arya sıkılınca veriyorum eline bir paket balık kraker gideceğimiz yere kadar oyalanıyor bıdık :)
Her çocuk gibi Arya'da sokağa çıkmaya, gezmeye, parka gitmeye bayılıyor. Biz de her fırsatta ailece çıkıyoruz dışarı. Artık pek araba almıyoruz yanımıza. Arya elimizden tutup yürümeye bayılıyor. Öyle neşeli geziniyor ki o yorulana dek yürüyoruz :)
Günler geçip gidiyor. 1 ay sonra Arya tam 1,5 yaşında olacak. Artık minik bir bebek değil. Yavaş yavaş "çocukluk" aşamasına geçiyor. Bu aralar Arya'dan beklentilerimizin en büyüğü konuşması. Evdeki herkesin Arya'nın konuşmasıyla ilgili hayalleri var. Ben en çok "Annecim seni seviyoyum" diyerek boynuma sarılacağı anı bekliyorum :) Gerçi şimdi de "anneh" yada "anni" diyerek sarılıyor tatlı kızım :) Arya uyandı, odasından sesi geliyor. Bu günlük bu kadar blog yeter, artık Arya zamanı :)
24 Ekim 2014 Cuma
Acemi Annelik
*Yazıyı yazalı epey zaman oldu ama düzenleyip yayınlamaya fırsatım olmamıştı. Blogcu Anne'nin yazısını görünce bitirip yayınlayayım dedim :)
"Nerdeyse 17 ay olmuş, acemilik mi kaldı?" deyişinizi duyar gibiyim :)
17 yıl da geçse acemi annelik devam edecek bence. Çünkü her yeni gün yeni zorluklar, yeni mücadeleler ve yeni mutluluklar getiriyor. Belli başlı şeyler rutine bağlanırken yeni durumlar oluşmaya devam ediyor. Acemilik belki ikinci bebekte biter diye düşünülebilir ama her bebek kendine has özelliklere ve mizaca sahip olduğu için o da zor görünüyor :)
İlk günlerde minik bebeğimi emzirmek, bezini değiştirmek, uyutmak, yıkamak gibi temel becerileri çok da zorlanmadan edindim ama esas iş bebiş büyüdükçe başlıyor. Yeme alışkanlıkları değişiyor, uyku saatleri değişiyor, algıları artıyor, gitgide daha enerjik, daha ele avuca sığmaz oluyor bebekler. Yani tam olayı çözdüm dediğiniz anda her şey birden değişebiliyor. Bebiş büyüdükçe kaydedilen olumlu aşamalar diş çıkarma dönemlerinde ya da hastalık zamanlarında birden en başa sarıyor.
Kurban Bayramı öncesinde olanlar oldu ve anneliğin zor yanları yine gösterdi kendini. Arya'nın yeme-içme ve uyku saatleri iyice rutine bağlandı derken havaların soğuması ile her şey alt üst oldu. Önce kardeşim hastalandı arkasından da dayısının dibinden hiç ayrılmayan Arya. Bir de üstüne diş çıkarma süreci denk gelince minik kuzumun tüm dengesi bozuldu. Arya arife gecesi ateşlendi ve burnu tamamen tıkandı. Ne yaptıysak işe yaramadı, sabah 05.10'a kadar uyumadık. Sonunda Arya bizim yatakta aramızda az da olsa uyudu. Sabah 8'de uyandı, sonra biraz daha uyudu tekrar uyandı ama uykusuz geçen geceden sonra hepimiz perişan olduk tabi.
Bayramın ilk günü uyurgezer gibi dolandık etrafta. Arya gündüz de yine uyumadığı gibi yemek de yiyemedi hastalıktan; tüm gün aç aç dolandı. Ne zaman bir şey yedirmeye çalışsam huysuzlandı, yemedi. Normalde kendi kendine odasına gidip uyuyan bebişim yatağı görünce çığlık çığlığa ağlamaya başladı. Bayramın ilk gününü öyle böyle atlattık. Gece burun spreyi, ateş şurubu, süt derken zor da olsa uyudu Arya. Bayram'ın 2.günü biraz toparlandı. Etrafta koşuşturmaya başladı, azar azar bişeyler yedi. Gece olunca yatmaya dirense de ufak bir ağlama krizi sonrasında uyudu. Fotoğrafta görüldüğü üzere bayramı biraz keyifsiz geçirdi Aryacık. Hastalık geçti ama burnu hâlâ çeşme gibi akıyor maalesef.
Hastalık ve diş çıkarma zamanları gerçekten çok zor geçiyor. Bebiş ağladıkça içim acıyor. Elimden fazla bir şey gelmediği için kendimi çok kötü hissediyorum. Keşke onun yerine ben hasta olsam da o hep sağlıklı olsa.
Arya'nın keyifsiz olduğu zamanlarda ne yapacağımı şaşırıyorum, kendimi daha da acemi hissediyorum. Tabi bir sürü şey deniyorum hemen. İlk iş anne çorbası yapıyorum yani tavuk suyuna çorba :) Çorbadan sonra meyve takviyesine geçiyorum. Tabi büyüklerin tavsiyelerini de göz ardı etmiyoruz :) Babaanne tavsiyesi ile burun kenarlarına azıcık vicks sürüyoruz. Belirli aralıklarla ateş kontrolü yapıyoruz.
Arya'nın iyileştiğini anlamak çok kolay. Arya kendini biraz iyi hissedince hemen dayısının kucağına atlıyor :) sonra gelsin türlü şirinlikler :)
Kısacası ben anneliğin her daim acemilik olduğunu düşünüyorum. Bebekler büyüse de, zaman geçse de belli rutinler dışında her gün bir yenilikle karşılaşılan uzun ama çok zevkli bir acemilik annelik. Tüm acemi annelere sabır, huzur ve neşe diliyorum. Yeni annelerin uykusuz gecelerinin de bir an önce sona ermesini, bebişlerin mışıl mışıl uyumalarını dilerim :)
Imza :
Sonsuza dek Acemi Anne :)
"Nerdeyse 17 ay olmuş, acemilik mi kaldı?" deyişinizi duyar gibiyim :)
17 yıl da geçse acemi annelik devam edecek bence. Çünkü her yeni gün yeni zorluklar, yeni mücadeleler ve yeni mutluluklar getiriyor. Belli başlı şeyler rutine bağlanırken yeni durumlar oluşmaya devam ediyor. Acemilik belki ikinci bebekte biter diye düşünülebilir ama her bebek kendine has özelliklere ve mizaca sahip olduğu için o da zor görünüyor :)
İlk günlerde minik bebeğimi emzirmek, bezini değiştirmek, uyutmak, yıkamak gibi temel becerileri çok da zorlanmadan edindim ama esas iş bebiş büyüdükçe başlıyor. Yeme alışkanlıkları değişiyor, uyku saatleri değişiyor, algıları artıyor, gitgide daha enerjik, daha ele avuca sığmaz oluyor bebekler. Yani tam olayı çözdüm dediğiniz anda her şey birden değişebiliyor. Bebiş büyüdükçe kaydedilen olumlu aşamalar diş çıkarma dönemlerinde ya da hastalık zamanlarında birden en başa sarıyor.
Kurban Bayramı öncesinde olanlar oldu ve anneliğin zor yanları yine gösterdi kendini. Arya'nın yeme-içme ve uyku saatleri iyice rutine bağlandı derken havaların soğuması ile her şey alt üst oldu. Önce kardeşim hastalandı arkasından da dayısının dibinden hiç ayrılmayan Arya. Bir de üstüne diş çıkarma süreci denk gelince minik kuzumun tüm dengesi bozuldu. Arya arife gecesi ateşlendi ve burnu tamamen tıkandı. Ne yaptıysak işe yaramadı, sabah 05.10'a kadar uyumadık. Sonunda Arya bizim yatakta aramızda az da olsa uyudu. Sabah 8'de uyandı, sonra biraz daha uyudu tekrar uyandı ama uykusuz geçen geceden sonra hepimiz perişan olduk tabi.
Bayramın ilk günü uyurgezer gibi dolandık etrafta. Arya gündüz de yine uyumadığı gibi yemek de yiyemedi hastalıktan; tüm gün aç aç dolandı. Ne zaman bir şey yedirmeye çalışsam huysuzlandı, yemedi. Normalde kendi kendine odasına gidip uyuyan bebişim yatağı görünce çığlık çığlığa ağlamaya başladı. Bayramın ilk gününü öyle böyle atlattık. Gece burun spreyi, ateş şurubu, süt derken zor da olsa uyudu Arya. Bayram'ın 2.günü biraz toparlandı. Etrafta koşuşturmaya başladı, azar azar bişeyler yedi. Gece olunca yatmaya dirense de ufak bir ağlama krizi sonrasında uyudu. Fotoğrafta görüldüğü üzere bayramı biraz keyifsiz geçirdi Aryacık. Hastalık geçti ama burnu hâlâ çeşme gibi akıyor maalesef.
Hastalık ve diş çıkarma zamanları gerçekten çok zor geçiyor. Bebiş ağladıkça içim acıyor. Elimden fazla bir şey gelmediği için kendimi çok kötü hissediyorum. Keşke onun yerine ben hasta olsam da o hep sağlıklı olsa.
Arya'nın keyifsiz olduğu zamanlarda ne yapacağımı şaşırıyorum, kendimi daha da acemi hissediyorum. Tabi bir sürü şey deniyorum hemen. İlk iş anne çorbası yapıyorum yani tavuk suyuna çorba :) Çorbadan sonra meyve takviyesine geçiyorum. Tabi büyüklerin tavsiyelerini de göz ardı etmiyoruz :) Babaanne tavsiyesi ile burun kenarlarına azıcık vicks sürüyoruz. Belirli aralıklarla ateş kontrolü yapıyoruz.
Arya'nın iyileştiğini anlamak çok kolay. Arya kendini biraz iyi hissedince hemen dayısının kucağına atlıyor :) sonra gelsin türlü şirinlikler :)
Kısacası ben anneliğin her daim acemilik olduğunu düşünüyorum. Bebekler büyüse de, zaman geçse de belli rutinler dışında her gün bir yenilikle karşılaşılan uzun ama çok zevkli bir acemilik annelik. Tüm acemi annelere sabır, huzur ve neşe diliyorum. Yeni annelerin uykusuz gecelerinin de bir an önce sona ermesini, bebişlerin mışıl mışıl uyumalarını dilerim :)
Imza :
Sonsuza dek Acemi Anne :)
19 Ekim 2014 Pazar
Arya Sosyallikte Sınır Tanımıyor
Arya doğduğundan beri oldukça sosyal bir bebek. Büyüdükçe iletişim isteği ve bu yöndeki çabaları da artıyor. Özellikle bugünlerde kimi görse hemen samimi oluyor, kucağına tırmanıp sarılıyor, tüm şirinliği ile gülerek gamzelerini gösteriyor. Tabi herkes tereyağ gibi eriyor :)) Eve gelenler bizi görmeye değil, Arya'yı sevmeye geliyor artık. Bkz. Fotoğraflar :)
Eve gelen misafir, sokaktaki amca, otobüsteki teyze, okuldaki öğretmenler... Kimle karşılaşşak Arya atlıyor hemen kucaklarına. Tanıdık tanımadık hiç fark etmiyor. O kadar güler yüzlü ki henüz dikkatini çekemediği kimse olmadı :)
Arya henüz pek konuşamıyor ama bu onu durdurmuyor :) Kendince uydurduğu sesler ve hareketlerle her istediğini anlatıyor. Şimdilik tam olarak "anne, baba, hada ( ="dayı" :), dede, nenne ve mama diyebiliyor. Bişey istediği zaman ya elimizden tutup bizi istediği yere götürerek anlatıyor ya da eliyle işaret edip "hıh ııı ıhh" sesi eşliğinde istiyor. Kitabını alıp geliyor, dayısının yanına yatıyor ve ih ih diyerek kitabı gösterip anlatmasını istiyor.
Arya istediklerini elde ettiği gibi istemediklerini de bir şekilde anlatıyor tabi. İstemediği birşey olunca da şiddetle reddediyor. Kafasını iki yana sallayıp mızmızlanıyor ve istemediği birşeyi asla yapmıyor. Hâl böyle olunca yemek yedirmek de zor oluyor. Çoğu zaman kendi kendine elleriyle yediği yoğurtla geçiyor öğünleri. Yemek vermeye çalışınca ağzını sımsıkı kapatıp kafasını iki yana sallıyor.
Dışarı çıktığımız zaman Arya arabasında oturmak istemiyor artık. İlk fırsatta arabadan inip etrafta gezinmeye başlıyor. Etrafta kim varsa hemen gidip gülümseyerek tanışıyor zilli kızım. Hiç bana çekmemiş, babası gibi güleryüzlü, insan canlısı. Bu durum hem hoşuma gidiyor hem de beni endişelendiriyor. Bence her çocuğun küçükken yabancı kavramını öğrenmesi gerekiyor ki ilerde kendini koruyabilsin. Bu konuda neler yapılması gerektiği ile ilgili bir araştırma yapıp ona göre bir yol izlemeyi planlıyorum ama henüz erken sanırım.
Şimdilik Arya'nın aşırı sosyal halleriyle barışık olmaya çalışıyorum :) Belki de büyüdükçe biraz da bana benzemeye karar verir :)
Eve gelen misafir, sokaktaki amca, otobüsteki teyze, okuldaki öğretmenler... Kimle karşılaşşak Arya atlıyor hemen kucaklarına. Tanıdık tanımadık hiç fark etmiyor. O kadar güler yüzlü ki henüz dikkatini çekemediği kimse olmadı :)
Arya henüz pek konuşamıyor ama bu onu durdurmuyor :) Kendince uydurduğu sesler ve hareketlerle her istediğini anlatıyor. Şimdilik tam olarak "anne, baba, hada ( ="dayı" :), dede, nenne ve mama diyebiliyor. Bişey istediği zaman ya elimizden tutup bizi istediği yere götürerek anlatıyor ya da eliyle işaret edip "hıh ııı ıhh" sesi eşliğinde istiyor. Kitabını alıp geliyor, dayısının yanına yatıyor ve ih ih diyerek kitabı gösterip anlatmasını istiyor.
Arya istediklerini elde ettiği gibi istemediklerini de bir şekilde anlatıyor tabi. İstemediği birşey olunca da şiddetle reddediyor. Kafasını iki yana sallayıp mızmızlanıyor ve istemediği birşeyi asla yapmıyor. Hâl böyle olunca yemek yedirmek de zor oluyor. Çoğu zaman kendi kendine elleriyle yediği yoğurtla geçiyor öğünleri. Yemek vermeye çalışınca ağzını sımsıkı kapatıp kafasını iki yana sallıyor.
Dışarı çıktığımız zaman Arya arabasında oturmak istemiyor artık. İlk fırsatta arabadan inip etrafta gezinmeye başlıyor. Etrafta kim varsa hemen gidip gülümseyerek tanışıyor zilli kızım. Hiç bana çekmemiş, babası gibi güleryüzlü, insan canlısı. Bu durum hem hoşuma gidiyor hem de beni endişelendiriyor. Bence her çocuğun küçükken yabancı kavramını öğrenmesi gerekiyor ki ilerde kendini koruyabilsin. Bu konuda neler yapılması gerektiği ile ilgili bir araştırma yapıp ona göre bir yol izlemeyi planlıyorum ama henüz erken sanırım.
Şimdilik Arya'nın aşırı sosyal halleriyle barışık olmaya çalışıyorum :) Belki de büyüdükçe biraz da bana benzemeye karar verir :)
18 Ekim 2014 Cumartesi
Biraz da Kendimize Bakalım :)
Bu kez Arya'yla ilgili yazmıyorum. Bu kez sıra bende :) Hep bebek bakımıyla ilgilendiğimi fark edince biraz da kendi bakımımla ilgileneyim dedim :)
Kişisel bakım deyince aklıma ilk gelen temizliktir. Yani çok fazla bakım ürünü ve kozmetik ürün kullanmak yerine az ve öz ürünle temizliğe önem veriyorum. Kullandığım ve memnun kaldığım ürünlerden bazılarını paylaşmak istiyorum.
Yaklaşık 3 yıldır Yves Rocher'in siyah nokta ve sivilce karşıtı yüz temizleme jelini kullanıyorum. Ergenlikten beri cildim hep sorunlu. Herkesin kullanıp çok memnun kaldığı bir sürü ürün denedim. Özellikle Sebamed ve Neutrogena'dan çok umutluydum ama bende hiç işe yaramadı. Sonunda tamamen tesadüf eseri yves rocher'in bu ürününü denedim ve sonuçtan çok memnunum.
Ürünün günlük olarak kullanılması tavsiye ediliyor ama ben gün aşırı ve genellikle duştayken kullanıyorum. Buharda açılan gözenekler daha iyi temizleniyor. Tonik olarak aynı serinin toniğini kullanıyorum. Serinin diğer ürünleri olan krem ve maskeyi de almıştım ama üşengeçlikten pek kullanmıyorum. Siyah noktalarım yok denecek kadar azaldı ama bu aralar gözenek sıkılaştırıcı bir ürün -muhtemelen krem- arayışı içindeyim. Fiyatları aynı, ikisi de 24.90 TL. Yves Rocher sık sık kampanya yapıyor yani daha uygun fiyata da alabilirsiniz. Kısacası sorunlu bir cildiniz varsa bu ürünleri tavsiye ederim.
Bakım deyince akla hemen cilt ve saç geliyor. Cildim için aradığım ürünü bulmam epey zaman aldı. Saçlarım içinse henüz aradığım ürünü bulamadım. Bir süredir Yves Rocher'in dökülme karşıtı şampuanını kullanıyordum ama saçlarımın dökülmesi devam ettiği ve aşırı kuru olan saçlarıma bu şampuan pek de iyi gelmediği için şampuan değiştirmeye karar verdim. Son bir haftadır Aussie Miracle Moist Shampoo kullanıyorum. Saçlarım kesinlikle daha canlı ve daha az kuru ama dökülme problemim öncelikli olduğu için dün Vichy'nin Neogenic Redensifying şampuanını aldım.
Saç dökülmesi benim için ciddi bir problem. Öyle banyodan banyoya 3-5 tel dökülse bahsetmem bile ama maalesef benim ki epey ileri seviye. Üniversiteye giderken saçlarım güçlensin diye 3 numara kestirdim ve 1-2 sene sürekli kısa saç kullandım ama pek de işe yaramadı. O zamandan beri çeşit çeşit şampuan kullanıyorum. Hepsini uzun süre kullanıp etki etmesini bekliyorum. Sonuç alamayınca başka şampuana geçiyorum. Şimdiye kadar en memnun kaldığım ürün Priorin'in şampuanı ve hapıydı ama o da kolay bulunmuyor.
Şampuan alırken bir de içten mineral/vitamin takviyesi yapmak için saç besleyici vitamin tabletlerinden aldım. Saç dökülmesiyle ilgili tüm araştırmalar en etkili çözümün içten tedavi olduğunu söylüyor. Genetik kaynaklı saç dökülmesinin çaresi yok ama vitamin vb. eksikliğinden kaynaklanan saç dökülmesinin önüne geçilebiliyor. Umarım tabletler işe yarar da saç dökülmem en azından yavaşlar.
Yukarıdaki ürünler dışında kullandığım birkaç kozmetik ürün daha var ama artık onlardan da başka bir yazıda bahsederim :)
11 Ekim 2014 Cumartesi
Arya Evde Yokken Hayat Çok Sıkıcı :(
Şu satırları yazarken gözlerimden yaşlar süzülüyor :(
Arya dün geceden beri evde değil. 24 saat oldu ve ben bebeğimi delicesine özledim :( Şimdiye kadar Arya'dan en çok 5-6 saat ayrı kalmıştım ve o kadarı bile fazla gelmişti.
Arya dün akşam babaannesi ve dedesi ile Bahçeşehir'e gitti. Aslında pazar gecesi düğüne gideceğimiz için pazar sabahı annemlere bırakıp pazartesi sabahı alacaktık Arya'yı ama dün annemler bize geldi ve "Giderken Arya'yı da götürelim" diyerek beni zar zor ikna ettiler.
Dün gece odasında uyuyor gibi düşünüp kendimi teselli ettim de bugün geçmek bilmedi. Arya'sız hiç bir şeyin tadı yok :( Akşam kamera açıp Arya'yla konuştuk. Kameradan el sallayıp öpücük attı bize cadım. Keyfi yerindeydi. Gündüz kapı her çaldığında kapıya koşmuş, kapı açılınca ağlamış hep. Sanırım bizi beklediği için hayal kırıklığı yaşadı kuzum :(
Evde Arya'nın yokluğu feci hissediliyor. Ezici bir yokluk :( Allah kimseyi bebeğinden ayırmasın. Geçici bir ayrılık böyleyse Allah herkesi beterinden sakınsın.
Arya gelene kadar fotoğraflarıyla idare etmeye çalışıyorum. Zaman, çabuk geç n'olur :)
Arya dün geceden beri evde değil. 24 saat oldu ve ben bebeğimi delicesine özledim :( Şimdiye kadar Arya'dan en çok 5-6 saat ayrı kalmıştım ve o kadarı bile fazla gelmişti.
Arya dün akşam babaannesi ve dedesi ile Bahçeşehir'e gitti. Aslında pazar gecesi düğüne gideceğimiz için pazar sabahı annemlere bırakıp pazartesi sabahı alacaktık Arya'yı ama dün annemler bize geldi ve "Giderken Arya'yı da götürelim" diyerek beni zar zor ikna ettiler.
Dün gece odasında uyuyor gibi düşünüp kendimi teselli ettim de bugün geçmek bilmedi. Arya'sız hiç bir şeyin tadı yok :( Akşam kamera açıp Arya'yla konuştuk. Kameradan el sallayıp öpücük attı bize cadım. Keyfi yerindeydi. Gündüz kapı her çaldığında kapıya koşmuş, kapı açılınca ağlamış hep. Sanırım bizi beklediği için hayal kırıklığı yaşadı kuzum :(
Evde Arya'nın yokluğu feci hissediliyor. Ezici bir yokluk :( Allah kimseyi bebeğinden ayırmasın. Geçici bir ayrılık böyleyse Allah herkesi beterinden sakınsın.
Arya gelene kadar fotoğraflarıyla idare etmeye çalışıyorum. Zaman, çabuk geç n'olur :)
19 Eylül 2014 Cuma
Uykusu Gelince Yatağına Giden Bebek - Hayal Değil Gerçek
Arya Mayıs ayından beri kendi odasında, kendi yatağında, kendi kendine uyuyor :) Hatta 2-3 haftadır uyku saatine de kendi karar veriyor. Uyku saati yaklaşınca "Arya, uyumaya gidelim mi?" diye soruyorum, eğer uykusu geldiyse hemen kapıya yöneliyor ve odadakilere el sallayıp kendi odasına doğru gidiyor. Yatağının yanına gelince kucağımıza alalım diye kollarını kaldırıyor. Kucağımıza alıp öpüyoruz ve yatağına yatırıp battaniyesini örtüyoruz. Bu ritüeli bazen babası bazen ben yapıyorum. Bazen küçük hanim ikimizi de istiyor ve birimiz gitmezse odaya geri dönüp çağırıyor :)) Soruyu sorduğumda uykusu gelmediyse de oturma odasının köşelerine koşup saklanıyor :) Arya'nın kendi isteğiyle yatağına gidişini izlerken uykusuz gecelerimizi hatırlayıp zamanın hızla akmış olmasına seviniyoruz.
Bebekli ailelerle ne zaman konuşsam en büyük sıkıntının uykusuzluk olduğunu söylüyorlar. Genellikle bebekler annelerinin yanında ve en fazla 2 saat uyuyor. Sonra uyanıyor, kucak istiyor, ayakta sallanmak istiyorlar ya da emerken anne memesinde uyuyorlar. Bu durum gece gündüz devam eden bir döngü.
Bebeklerin ilk aylarında 2 saatte bir uyanmaları normal çünkü karınları acıkıyor. Zaman geçtikçe bebekler daha uzun aralıklarla acıkıyor ama bu kez de alışkanlıktan yine 2 saatte bir uyanıyorlar. Bu durumda yapılacak şey belli. Bebeğin öğünlerini yeniden düzenleyerek daha uzun süre uyumasına yardım edebilirsiniz.
Bebeğiniz büyüdükçe öğün aralarını gündüz başlamak kaydıyla yavaş yavaş uzatın. 2 saat yerine 2,5 saat ve daha sonra 3 saate çıkarın. İlk başlarda bebeğiniz yine 2 saatte bir uyanacak ama onu hemen beslemeyin. Bir süre onu oyalayın. Bırakın biraz oyun halısında yuvarlansın ya da yatağında dönencesini izleyip biraz müzik dinlesin. Gündüz öğün aralarını açarken geceleri ise bebeğinizi mümkünse o uyanmadan daha kısa aralıklarla besleyin. Böylece kesintisiz gece uykusuna alışacaktır. Bebeğiniz kaşık maması yemeye başladığı zaman gece uykusuna yatırmadan önce tahıllı gece mamalarından verirseniz daha uzun süre uyumasına yardımcı olacaktır. Kısa bir süre sonra bebeğiniz yeni beslenme rutinine alışacak ve uyku süresi uzayacaktır. (Arya 20.00 gibi tahıllı mama yiyip 20.30 civarında yatıyor. 23.30 - 24.00 gibi de uykudayken 180 - 200 ml devam sütü içiyor ve sabaha kadar mışıl mışıl uyumaya devam ediyor.)
İlk 6 ay beslenme ve uyku düzeni oluşturmak zor olabilir yine de yılmadan denemeye devam edin. Ama ne kendinizi ne de bebeğinizi çok zorlamayın. Deneyin, sabredin, yardım alın ama işler istediğiniz gibi yolunda gitmezse kendinizi yıpratmadan ara verin.
Bebeğinizin uyumak için size bağımlı olmasını istemiyorsanız onu daha ilk günlerden kendi yatağında yatmaya alıştırın ve ne kadar zor gelse de 6. ayın sonunda yatağını mutlaka kendi odasına taşıyın. Siz de benim gibi ilk günlerde kontrolü kaybedip bebeğinize kucakta, ayakta, çarşafta sallanarak uyumak gibi kötü uyku alışkanlıkları kazandırdıysanız bile hatanızı düzeltmek için geç olmadan kontrolü tekrar elinize alın. Bebeğiniz 1 yaşını doldurmadan ona kendi kendine uyuma alışkanlığı kazandırabilirsiniz.
Arya'nın ilk aylarında acemilikten ve Arya'nın ağlama krizlerinde elimizin ayağımızın dolaşmasından dolayı Arya'yı ayakta sallayarak uyutmak gibi bir hata yaptık. Bir kez başladı önüne geçmek ne mümkün! Ayakta/kucakta sallanarak uyuma durumu uzunca süre devam etti. Ama en azından Arya uyudum sonra hep kendi yatağına yatırdık ve 6. aydan itibaren de odasını ayırdık. Arya 10-11 aylık olduğunda kendi kendine uyuması için uyku eğitimine başlamaya karar verdik. Çok kolay olmadı ama korktuğum kadar zor da olmadı.
Bizim Arya'yla uyku eğitimi maceramızın detaylarına burdan göz atabilirsiniz. Evet bebeğiniz biraz ağlayacak ve sizin de bir süre içiniz sızlayacak ama ileride yaşayacağınız birçok uyku sorununu daha başlamadan bitirmek sizin elinizde. Kimseye aldırış etmeyin ve bu ağlamaların acımasızlık değil aslında bebeğinize ve kendinize yaptığınız büyük bir iyiliğin geçici yan etkileri olduğunu unutmayın.
Ne olursa olsun canınızı sıkmayın; minik kuzular o kadar hızlı büyüyor ki uykusuz kaldığınız geceleri unutmanız çok uzun sürmeyecek :)
Bebekli ailelerle ne zaman konuşsam en büyük sıkıntının uykusuzluk olduğunu söylüyorlar. Genellikle bebekler annelerinin yanında ve en fazla 2 saat uyuyor. Sonra uyanıyor, kucak istiyor, ayakta sallanmak istiyorlar ya da emerken anne memesinde uyuyorlar. Bu durum gece gündüz devam eden bir döngü.
Bebeklerin ilk aylarında 2 saatte bir uyanmaları normal çünkü karınları acıkıyor. Zaman geçtikçe bebekler daha uzun aralıklarla acıkıyor ama bu kez de alışkanlıktan yine 2 saatte bir uyanıyorlar. Bu durumda yapılacak şey belli. Bebeğin öğünlerini yeniden düzenleyerek daha uzun süre uyumasına yardım edebilirsiniz.
Bebeğiniz büyüdükçe öğün aralarını gündüz başlamak kaydıyla yavaş yavaş uzatın. 2 saat yerine 2,5 saat ve daha sonra 3 saate çıkarın. İlk başlarda bebeğiniz yine 2 saatte bir uyanacak ama onu hemen beslemeyin. Bir süre onu oyalayın. Bırakın biraz oyun halısında yuvarlansın ya da yatağında dönencesini izleyip biraz müzik dinlesin. Gündüz öğün aralarını açarken geceleri ise bebeğinizi mümkünse o uyanmadan daha kısa aralıklarla besleyin. Böylece kesintisiz gece uykusuna alışacaktır. Bebeğiniz kaşık maması yemeye başladığı zaman gece uykusuna yatırmadan önce tahıllı gece mamalarından verirseniz daha uzun süre uyumasına yardımcı olacaktır. Kısa bir süre sonra bebeğiniz yeni beslenme rutinine alışacak ve uyku süresi uzayacaktır. (Arya 20.00 gibi tahıllı mama yiyip 20.30 civarında yatıyor. 23.30 - 24.00 gibi de uykudayken 180 - 200 ml devam sütü içiyor ve sabaha kadar mışıl mışıl uyumaya devam ediyor.)
İlk 6 ay beslenme ve uyku düzeni oluşturmak zor olabilir yine de yılmadan denemeye devam edin. Ama ne kendinizi ne de bebeğinizi çok zorlamayın. Deneyin, sabredin, yardım alın ama işler istediğiniz gibi yolunda gitmezse kendinizi yıpratmadan ara verin.
Bebeğinizin uyumak için size bağımlı olmasını istemiyorsanız onu daha ilk günlerden kendi yatağında yatmaya alıştırın ve ne kadar zor gelse de 6. ayın sonunda yatağını mutlaka kendi odasına taşıyın. Siz de benim gibi ilk günlerde kontrolü kaybedip bebeğinize kucakta, ayakta, çarşafta sallanarak uyumak gibi kötü uyku alışkanlıkları kazandırdıysanız bile hatanızı düzeltmek için geç olmadan kontrolü tekrar elinize alın. Bebeğiniz 1 yaşını doldurmadan ona kendi kendine uyuma alışkanlığı kazandırabilirsiniz.
Arya'nın ilk aylarında acemilikten ve Arya'nın ağlama krizlerinde elimizin ayağımızın dolaşmasından dolayı Arya'yı ayakta sallayarak uyutmak gibi bir hata yaptık. Bir kez başladı önüne geçmek ne mümkün! Ayakta/kucakta sallanarak uyuma durumu uzunca süre devam etti. Ama en azından Arya uyudum sonra hep kendi yatağına yatırdık ve 6. aydan itibaren de odasını ayırdık. Arya 10-11 aylık olduğunda kendi kendine uyuması için uyku eğitimine başlamaya karar verdik. Çok kolay olmadı ama korktuğum kadar zor da olmadı.
Bizim Arya'yla uyku eğitimi maceramızın detaylarına burdan göz atabilirsiniz. Evet bebeğiniz biraz ağlayacak ve sizin de bir süre içiniz sızlayacak ama ileride yaşayacağınız birçok uyku sorununu daha başlamadan bitirmek sizin elinizde. Kimseye aldırış etmeyin ve bu ağlamaların acımasızlık değil aslında bebeğinize ve kendinize yaptığınız büyük bir iyiliğin geçici yan etkileri olduğunu unutmayın.
Ne olursa olsun canınızı sıkmayın; minik kuzular o kadar hızlı büyüyor ki uykusuz kaldığınız geceleri unutmanız çok uzun sürmeyecek :)
5 Eylül 2014 Cuma
15 Aylık Arya'nın Marifetleri ve Bebek Tasması
Arya 15 aylık oldu :)
Arya'nın büyümesini izlemek o kadar büyük bir mutluluk ki kelimelerle anlatabileceğimi sanmıyorum :) Arya'nın 15. ayında yapabildiklerini anlatmak istiyorum ama sanırım biraz karışık olacak.
Arya büyüdükçe herşeyi tek başına yapmaya çalışıyor. Uzun zamandır kahvaltıda ekmeğini kendisi tutup minik minik ısırıyordu artık salatalık ve peyniri de kendi yemek için çabalıyor. Çorba içirirken kaşığı elimden almaya çalışıyor, meyveleri de kendisi tutup yemek istiyor. Şapur şupur bir erik yiyişi var ki... Anlatamam yanında olup izlemek lazım :D Burgu makarna, balık kraker, üzüm gibi ufak taneli yiyecekleri iki parmağı ile tutup minicik ağzına götürüp yemesini izlemeye de ailecek bayılıyoruz :))
Arya'nın sabahları babasını uyandırmak için yaptıkları beni benden alıyor. Babasının üstüne tırmanıyor, göbeğinde zıplıyor, burnunu ısırıyor. Eğer Evrim sırtını dönerse Arya iki eliyle sırtına şap şap vurup uyandırmaya çalışıyor :) Evrim de onu yakalayıp gıdıklıyor, öpüyor. Ben kahvaltıyı hazırlayana dek onlar yatakta yuvarlanıyorlar.
Arya artık kendi kendine oyunlar kuruyor ve bizi de dahil ediyor. Oyuncak bardaklardan birşey içiyor gibi yapıyor, bardağı getirip bize de içiriyor, kaşıkla bize yemek yediriyor, oyuncak bebeğini getirip uyutmamı istiyor. Kumanda, mouse, kutu vb. şeyleri kulağına götürüp telefonda konuşuyor gibi yapıyor :)) Kucağımıza oturup parmaklarımızı tutuyor ve fış fış kayıkçı oynamaya başlıyor :)
Arya büyüdükçe sokağa çıkmak da zorlaşıyor. Artık arabasında oturmak istemiyor; inip yürümek istiyor ama elimizi de tutmaya yanaşmıyor maalesef :( Hal böyle olunca çözüm bulmak yine bana düştü. Çocukların el tutmak istememesi genel bir sorun ve bulunan en mantıklı çarelerden birisi çocuk tasması. Evet kulağa pek hoş gelmiyor ama aslında oldukça pratik ve kullanışlı bir çözüm. Sonunda biz de Arya'ya tasmalı bir sırt çantası aldık. Şansımıza Arya köpek şeklindeki sırt çantasını çok sevdi :) Çantanın arkasında kuyruk şeklinde bir parça var ve tasma görevi görüyor. Bkz. Fotoğraf :)
Bu tasma kesin çözüm değil tabi. Mümkün oldukça elini tutuyorum Arya'nın, ama olur da elimden kurtulursa çok uzağa kaçmasına engel olabiliyorum. Biz böyle gezerken etraftaki eleştirel gözleri görmemek mümkün değil ama hiç üzerime alınmıyorum. Herkes aynı şekilde düşünmek zorunda değil tabi ki. El tutma konusunda uzlaşamayan aileler çoğu zaman bebeklerini kollarından sıkı sıkı tutup çekiştiriyor ve bebekler/çocuklar çoğunlukla ağlayıp zırlıyor, kaçmaya çalışıyor. Bunun bir adım sonrası da ağlayan çocukları kucaklayıp eve giden aileler. Tasma kullanmak istemiyorsanız ya bebeğinizi arabadan indirmeyeceksiniz ya da kucakta taşıyacaksiniz ki bebekler yine de yere inmek için ağlayabilir.
Bebek tasmaları yurt dışında sıkça kullanılıyor ama orda da eleştirel yaklaşanlar yok değil. Eleştiriler ikiye ayrılıyor. Bir kesim tasmanın aileye aşırı rahatlık hissi verdiği için güvenlik sorunu oluşturduğunu söylüyor ki bence haklılık payı var. Tasmaya fazla güvenip çocuğu çok serbest bırakmamak lazım. Sonuçta tasma kopabilir ve çocuk düşebilir vs. Diğer eleştiri de tasmanın çocuğun gelişimini olumsuz etkileyebileceği konusunda. Bu eleştiriye çok da katılmıyorum. Neyse çok uzattım sanırım :) bence çanta şeklindeki bu tasma kullanışlı bir ürün.
Arya büyüdükçe acemi annelikten tecrübeli anneliğe terfi edeceğimi düşünmüştüm blogu ilk açtığımda ama öyle olmuyormuş aslında. Her yeni gün yeni bir gün ve karşılaşılan her sorun yeni bir sorun. Yani acemi annelik hiç bitmiyor :) Belki 2. çocuk tecrübeli anneliğe terfi ettirebilir ama her çocuk kendine özgü olduğu için ondan da emin değilim. Şimdilik emin olduğum tek şey Arya'nın attığı her adım, yediği her lokma, her kelimesi, gamzeli gülücükleri ve mis kokusu hayatımızı renklendirip güzelleştiriyor :)
Dilerim Allah, ailemize Arya'yla sağlıklı sıhhatli uzun yıllar nasip eder.
Arya'nın büyümesini izlemek o kadar büyük bir mutluluk ki kelimelerle anlatabileceğimi sanmıyorum :) Arya'nın 15. ayında yapabildiklerini anlatmak istiyorum ama sanırım biraz karışık olacak.
Arya büyüdükçe herşeyi tek başına yapmaya çalışıyor. Uzun zamandır kahvaltıda ekmeğini kendisi tutup minik minik ısırıyordu artık salatalık ve peyniri de kendi yemek için çabalıyor. Çorba içirirken kaşığı elimden almaya çalışıyor, meyveleri de kendisi tutup yemek istiyor. Şapur şupur bir erik yiyişi var ki... Anlatamam yanında olup izlemek lazım :D Burgu makarna, balık kraker, üzüm gibi ufak taneli yiyecekleri iki parmağı ile tutup minicik ağzına götürüp yemesini izlemeye de ailecek bayılıyoruz :))
...
Arya'nın sabahları babasını uyandırmak için yaptıkları beni benden alıyor. Babasının üstüne tırmanıyor, göbeğinde zıplıyor, burnunu ısırıyor. Eğer Evrim sırtını dönerse Arya iki eliyle sırtına şap şap vurup uyandırmaya çalışıyor :) Evrim de onu yakalayıp gıdıklıyor, öpüyor. Ben kahvaltıyı hazırlayana dek onlar yatakta yuvarlanıyorlar.
...
Arya artık kendi kendine oyunlar kuruyor ve bizi de dahil ediyor. Oyuncak bardaklardan birşey içiyor gibi yapıyor, bardağı getirip bize de içiriyor, kaşıkla bize yemek yediriyor, oyuncak bebeğini getirip uyutmamı istiyor. Kumanda, mouse, kutu vb. şeyleri kulağına götürüp telefonda konuşuyor gibi yapıyor :)) Kucağımıza oturup parmaklarımızı tutuyor ve fış fış kayıkçı oynamaya başlıyor :)
...
Arya büyüdükçe sokağa çıkmak da zorlaşıyor. Artık arabasında oturmak istemiyor; inip yürümek istiyor ama elimizi de tutmaya yanaşmıyor maalesef :( Hal böyle olunca çözüm bulmak yine bana düştü. Çocukların el tutmak istememesi genel bir sorun ve bulunan en mantıklı çarelerden birisi çocuk tasması. Evet kulağa pek hoş gelmiyor ama aslında oldukça pratik ve kullanışlı bir çözüm. Sonunda biz de Arya'ya tasmalı bir sırt çantası aldık. Şansımıza Arya köpek şeklindeki sırt çantasını çok sevdi :) Çantanın arkasında kuyruk şeklinde bir parça var ve tasma görevi görüyor. Bkz. Fotoğraf :)
Bu tasma kesin çözüm değil tabi. Mümkün oldukça elini tutuyorum Arya'nın, ama olur da elimden kurtulursa çok uzağa kaçmasına engel olabiliyorum. Biz böyle gezerken etraftaki eleştirel gözleri görmemek mümkün değil ama hiç üzerime alınmıyorum. Herkes aynı şekilde düşünmek zorunda değil tabi ki. El tutma konusunda uzlaşamayan aileler çoğu zaman bebeklerini kollarından sıkı sıkı tutup çekiştiriyor ve bebekler/çocuklar çoğunlukla ağlayıp zırlıyor, kaçmaya çalışıyor. Bunun bir adım sonrası da ağlayan çocukları kucaklayıp eve giden aileler. Tasma kullanmak istemiyorsanız ya bebeğinizi arabadan indirmeyeceksiniz ya da kucakta taşıyacaksiniz ki bebekler yine de yere inmek için ağlayabilir.
Bebek tasmaları yurt dışında sıkça kullanılıyor ama orda da eleştirel yaklaşanlar yok değil. Eleştiriler ikiye ayrılıyor. Bir kesim tasmanın aileye aşırı rahatlık hissi verdiği için güvenlik sorunu oluşturduğunu söylüyor ki bence haklılık payı var. Tasmaya fazla güvenip çocuğu çok serbest bırakmamak lazım. Sonuçta tasma kopabilir ve çocuk düşebilir vs. Diğer eleştiri de tasmanın çocuğun gelişimini olumsuz etkileyebileceği konusunda. Bu eleştiriye çok da katılmıyorum. Neyse çok uzattım sanırım :) bence çanta şeklindeki bu tasma kullanışlı bir ürün.
...
Arya büyüdükçe acemi annelikten tecrübeli anneliğe terfi edeceğimi düşünmüştüm blogu ilk açtığımda ama öyle olmuyormuş aslında. Her yeni gün yeni bir gün ve karşılaşılan her sorun yeni bir sorun. Yani acemi annelik hiç bitmiyor :) Belki 2. çocuk tecrübeli anneliğe terfi ettirebilir ama her çocuk kendine özgü olduğu için ondan da emin değilim. Şimdilik emin olduğum tek şey Arya'nın attığı her adım, yediği her lokma, her kelimesi, gamzeli gülücükleri ve mis kokusu hayatımızı renklendirip güzelleştiriyor :)
Dilerim Allah, ailemize Arya'yla sağlıklı sıhhatli uzun yıllar nasip eder.
12 Ağustos 2014 Salı
Bi Kedi Gördüm Sanki - Ek Gıda Denemelerimiz
*Bu yazıyı Arya 11 aylıkken yazıp kaydetmiştim. Düzenleyip yayınlamayı unutmuşum. Gözüme çarptı ben de tamamlayıp yayınlıyorum:)
Arya'yla ek gıda denemeleri devam ediyor.
Arya bugüne kadar köfte, tavuk, balık yedi ama ciğer yedirmek hiç aklıma gelmemişti.
Geçen gün gezmekten dönerken bir arkadaşıma uğradım. Onun da bebeği var; Arya'dan 2 hafta büyük, erkek bebek. Adı Çınar :) Ne zaman görüşsek doğal olarak hep bebeklerimiz ne yiyor, ne içiyor, nasıl büyüyor... vs. konuşuyoruz :) Geçen konuşurken Çınar'a ciğer yedirdiğinden bahsetti. "Sen de dene bakalım, bir parça bile yese faydası olur" dedi. Ben de netten baktım ve ciğerin bebeklere önerilen tek sakatat olduğunu öğrendim. Ciğer dışında hiçbir sakatat yedirilmemesi gerekiyormuş.
Eve gelirken kasabımıza uğrayıp ciğer aldım ve minik küpler halinde doğramalarını istedim. Eve gelince yapışmaz tavaya çok az zeytinyağı koyarak ciğeri soteledim. Hafif soğuyunca üzerine biraz da kimyon serperek Arya'ya yedirdim. Çiğneyip yutmak da biraz zorlandı ama yine de hevesle yedi bıdık :) Allah'a şükür Arya ek gıda konusunda pek seçici değil. Şu ana kadar denediklerimiz içinde bir tek kıymalı kabak-havuç çorbasını yemedi. En sevdiklerine gelince; köfte, dolma ve yoğurt favorileri :)
Arya'nın ek gıda denemeleri nedeniyle evdeki yemek alışkanlıklarımız epeyce değişti. Artık yemekleri tuzsuz, baharatsız, salçasız ve az yağlı pişiriyorum. Salça yerine domates kullanıyorum, yağ olarak sadece zeytinyağı, yemeğe tat vermek için ve Arya gaz sancısı çekmesin diye de neredeyse tüm yemeklere kimyon koyuyorum. Arya da sağ olsun bu uğraşları boşa çıkarmıyor, pişirdiklerimden azar azar da olsa yiyor :)
Arya yeni yiyecekler denerken çok heyecanlanıyorum. İlk seferde bir lokma, bir kaşık yese bile yeter diyor Arya'nın sorumlu hemşiresi. Ben de Arya'yı zorlamıyorum. İlk denemede bir iki kaşık yediriyorum, Arya severse yedirmeye devam ediyorum. Günde iki kez, ek gıda veriyorum Arya'ya. Bir porsiyon meyve ve bir porsiyon yemek + yoğurt veriyorum. Kahvaltıyı ek gıda saymıyorum artık. Biraz ekmek, biraz peynir, bazen de bir yumurta sarısı yiyor Arya. O yiyince benim karnım doyuyor sanki :)
...
Arya'nın ciğerle tanışmasından bu yana aradan geçen 3 ayda Arya bir sürü yeni yiyecekle tanıştı :) Artık sofraya gelen tüm yiyeceklerden az da olsa yiyor. Bizimle sofraya oturmaya bayılıyor ve yemek konusunda çok kararlı bir bebek. Doyduktan sonra 1 lokma bile fazladan yemiyor. Eğer yemeğini beğenmediyse karnını yoğa ya da kendi kendine kemirdiği bir parça ekmekle doyuruyor. Çoğu bebek gibi Arya da tatlıya asla hayır demiyor :) Bir oturuşta bir porsiyon irmik tatlısını hüpletebiliyor :) Yemeklerin dışında ufak tefek atıştırmalıklar da veriyoruz Arya'ya. Favorimiz çubuk kraker. Arya çubukları tek tek kıtır kıtır yemeye bayılıyor. Yolculuklarda Arya'yı oylamak için çok işe yarıyor bu çubuklar :)
Arya sapları ayıklanmış üzüm, salatalık, bebe bisküvisi gibi ufak ve taneli bazı yiyecekleri kendisi yiyebiliyor artık. Tabi Arya 3 tane yiyorsa bir o kadar da yere düşüyor, eziliyor, yuvarlanıyor vs. Ama canımızı sıkmıyoruz çünkü önemli olan Arya'nın kendi kendine yemeyi öğrenmesi. Şimdilik iyi gidiyor :) Bir sonraki adam kaşık tutmayı öğrenmesi. Bu aralar Arya plastik tabak ve kaşıkla oyun oynamaya çok hevesli ama şimdilik tabaklar boş :) Biraz daha büyüdüğünde yoğurt gibi koyu kıvamlı ve döküldüğünde sorun olmayacak yiyeceklerle gerçek denemelere başlayabiliriz.
Ek gıda denemelerimiz boyunca öğrendiğim en önemli şey bebeklere zorla yemek yedirmeye çalışmanın asla işe yaramadığı. Bebeğiniz denediğiniz yiyeceği sevmeyebilir acıkmamış olabilir ya da o an / o gün keyifsiz olduğu için mızmızlanabilir. Bu gibi durumlarda bebeği zorlamak yerine başka zaman tekrar deneyerek o yiyeceği sevmesi için başka bir fırsat vermelisiniz. "Bebeğim yemek yemiyor" diye üzülmeyin, siz istediğinizde olmasa bile kendi acıktığı zaman mutlaka yiyecektir.
Arya'yla ek gıda denemeleri devam ediyor.
Arya bugüne kadar köfte, tavuk, balık yedi ama ciğer yedirmek hiç aklıma gelmemişti.
Geçen gün gezmekten dönerken bir arkadaşıma uğradım. Onun da bebeği var; Arya'dan 2 hafta büyük, erkek bebek. Adı Çınar :) Ne zaman görüşsek doğal olarak hep bebeklerimiz ne yiyor, ne içiyor, nasıl büyüyor... vs. konuşuyoruz :) Geçen konuşurken Çınar'a ciğer yedirdiğinden bahsetti. "Sen de dene bakalım, bir parça bile yese faydası olur" dedi. Ben de netten baktım ve ciğerin bebeklere önerilen tek sakatat olduğunu öğrendim. Ciğer dışında hiçbir sakatat yedirilmemesi gerekiyormuş.
Eve gelirken kasabımıza uğrayıp ciğer aldım ve minik küpler halinde doğramalarını istedim. Eve gelince yapışmaz tavaya çok az zeytinyağı koyarak ciğeri soteledim. Hafif soğuyunca üzerine biraz da kimyon serperek Arya'ya yedirdim. Çiğneyip yutmak da biraz zorlandı ama yine de hevesle yedi bıdık :) Allah'a şükür Arya ek gıda konusunda pek seçici değil. Şu ana kadar denediklerimiz içinde bir tek kıymalı kabak-havuç çorbasını yemedi. En sevdiklerine gelince; köfte, dolma ve yoğurt favorileri :)
Arya'nın ek gıda denemeleri nedeniyle evdeki yemek alışkanlıklarımız epeyce değişti. Artık yemekleri tuzsuz, baharatsız, salçasız ve az yağlı pişiriyorum. Salça yerine domates kullanıyorum, yağ olarak sadece zeytinyağı, yemeğe tat vermek için ve Arya gaz sancısı çekmesin diye de neredeyse tüm yemeklere kimyon koyuyorum. Arya da sağ olsun bu uğraşları boşa çıkarmıyor, pişirdiklerimden azar azar da olsa yiyor :)
Arya yeni yiyecekler denerken çok heyecanlanıyorum. İlk seferde bir lokma, bir kaşık yese bile yeter diyor Arya'nın sorumlu hemşiresi. Ben de Arya'yı zorlamıyorum. İlk denemede bir iki kaşık yediriyorum, Arya severse yedirmeye devam ediyorum. Günde iki kez, ek gıda veriyorum Arya'ya. Bir porsiyon meyve ve bir porsiyon yemek + yoğurt veriyorum. Kahvaltıyı ek gıda saymıyorum artık. Biraz ekmek, biraz peynir, bazen de bir yumurta sarısı yiyor Arya. O yiyince benim karnım doyuyor sanki :)
...
Arya'nın ciğerle tanışmasından bu yana aradan geçen 3 ayda Arya bir sürü yeni yiyecekle tanıştı :) Artık sofraya gelen tüm yiyeceklerden az da olsa yiyor. Bizimle sofraya oturmaya bayılıyor ve yemek konusunda çok kararlı bir bebek. Doyduktan sonra 1 lokma bile fazladan yemiyor. Eğer yemeğini beğenmediyse karnını yoğa ya da kendi kendine kemirdiği bir parça ekmekle doyuruyor. Çoğu bebek gibi Arya da tatlıya asla hayır demiyor :) Bir oturuşta bir porsiyon irmik tatlısını hüpletebiliyor :) Yemeklerin dışında ufak tefek atıştırmalıklar da veriyoruz Arya'ya. Favorimiz çubuk kraker. Arya çubukları tek tek kıtır kıtır yemeye bayılıyor. Yolculuklarda Arya'yı oylamak için çok işe yarıyor bu çubuklar :)
Arya sapları ayıklanmış üzüm, salatalık, bebe bisküvisi gibi ufak ve taneli bazı yiyecekleri kendisi yiyebiliyor artık. Tabi Arya 3 tane yiyorsa bir o kadar da yere düşüyor, eziliyor, yuvarlanıyor vs. Ama canımızı sıkmıyoruz çünkü önemli olan Arya'nın kendi kendine yemeyi öğrenmesi. Şimdilik iyi gidiyor :) Bir sonraki adam kaşık tutmayı öğrenmesi. Bu aralar Arya plastik tabak ve kaşıkla oyun oynamaya çok hevesli ama şimdilik tabaklar boş :) Biraz daha büyüdüğünde yoğurt gibi koyu kıvamlı ve döküldüğünde sorun olmayacak yiyeceklerle gerçek denemelere başlayabiliriz.
Ek gıda denemelerimiz boyunca öğrendiğim en önemli şey bebeklere zorla yemek yedirmeye çalışmanın asla işe yaramadığı. Bebeğiniz denediğiniz yiyeceği sevmeyebilir acıkmamış olabilir ya da o an / o gün keyifsiz olduğu için mızmızlanabilir. Bu gibi durumlarda bebeği zorlamak yerine başka zaman tekrar deneyerek o yiyeceği sevmesi için başka bir fırsat vermelisiniz. "Bebeğim yemek yemiyor" diye üzülmeyin, siz istediğinizde olmasa bile kendi acıktığı zaman mutlaka yiyecektir.
30 Temmuz 2014 Çarşamba
13 Aylık Minik-Dev Canavarla Tatil Maceralarımız
Arya büyüdükçe içindeki enerji de büyüyor galiba. Günler çok hızlı geçiyor Arya nerdeyse 14 aylık oldu ve artık hiç yerinde durmuyor. Evdeyken başa çıkmak nispeten kolaydı ama tatile çıkınca işler biraz değişti.
Temmuz başından beri evimizden uzaktaydık. Yürümeye yeni başlamış bir bebekle tatile çıkmak pek kolay değil. Arya doğum gününden bir gün önce yürümeye başlamıştı. O günden beri uyku hariç gece gündüz sürekli yürüyor. Yürümesini izlemek çok keyifli :) AMA peşinde koşmak çooook yorucu maalesef :( Özellikle de havuz başı, deniz kenarı mekanlarda...
Tatile çıkarken Arya'yla ilgili yaşayabileceğimiz zorlukları düşünüp elimizden geldiğince önlem almaya çalıştık. Arya kendi yatağı dışında herhangi bir yerde uyumadığı için netten tripper seyahat yatağı aldık. Yanımıza Arya'yi oyalayabileceğimiz oyuncak ve sevdiği çubuk krakerlerden aldık. Otobüs yolculuğunda Arya sıkılır, yaramazlık yapar diye uçakla gitmeye karar verdik. Tatil için hazırlanırken mümkün oldukça az eşya almaya çalıştım. Arya'nın arabası, günlük çantası, bizim valiz ve deniz eşyalarımızın olduğu çanta ile toplam 4 parça eşya oldu. Kendimize tek valiz hazırladım ama yine de gereksiz eşyalar almışım :)
30 Haziran'da elimiz kolumuz dolu şekilde çıktık yola. İlk önce uçakla İzmir'e gittik, ordan servisle Manisa'ya geçtik. Arya'nın yatağını kargoyla babamın eve yolladığımız için Arya'yı kendi çekyatımızın yakınındaki diğer çekyata yatırdım ama sabaha kadar ne o uyudu ne de biz :( ikince gece Arya'ya yer yatağı hazırlayıp biz başka odada yattık. Nispeten daha rahat bir gece geçirdik. Zor da olsa 2 gün Manisa'da kaldık sonra babam bizi alıp Çandarlı'ya götürdü. Dubleks evde bebekle kalmak düşündüğümden daha zor oldu. Arya ilk günlerde sürekli merdivene çıkmaya çalıştı. Çıkmayı başardı ama inme aşamasında acele edince bir anda 4-5 basamak aşağı yuvarlandı. Allah'tan yuvarlanarak son bulan bir iki denemeden sonra merdivene çıkmaktan vazgeçti. Ev dubleks olur da teras olmaz mı? Arya kocaman terası görünce coştukça coştu; ordan oraya koşuşturdu :) Tabi biz de peşinden koşturup durduk.
Evde ordan oraya koşan Arya Hanım, sahile inince taş kesildi. Kumda koyduğumuz yerden bir adım bile atmadı, denize girmek şöyle dursun yaklaşınca bile feryat figan ağladı. Ben dayanamadığım için babası aldı kucağına; yavaş yavaş alıştırdı suya. Gündüzleri Arya'yla beraber 1 kez yüzdük, bazen de Arya evde uyurken kardeşim ve babam göz kulak oldu biz de Evrim'le biraz yüzüp hemen eve döndük. Yemek saati, gezme, uyuma, sahile gitme vb. herşeyi Arya'ya göre ayarlayıp Arya endeksli hareket ettik :)
Çandarlı'da bir hafta kaldıktan sonra Gümüldür'e Aşa Club Resort Hotel'e geçtik. Mekan gerçekten çok güzel, denizi, havuzu, bahçesi, odaları... Herşey güzel ama işletmecisi tam bir kazma! Personeller ilgili ve güleryüzlü ama yeterli değil. Yemekler kötü, peçete bitiyor, kola bitiyor, fanta bitiyor, tabaklar müşterilere yetmiyor, vs. Otele her gün yeni giriş yapılıyor ama biten malzemelerin yenisi gelmiyor. Neyse... Biz sonunda eksikleri görmezden gelip tatilin tadını çıkarmaya odaklandık. Otelin bizim için en büyük artıları kaldığımız odanın 1+1 olması ve havuza yakın oluşuydu. Bu sayede Arya yine kendi odasında, kendi yatağında kendi kendine uyuyabildi ve o uyurken biz de havuza girip 15 dk.lık aralarla onu kontrol edebildik :)
"Nasıl yani uyuyan bebeği odada yapayalnız mı bıraktınız?!!!" dediğinizi duyar gibiyim :)
Evet!
Arya'nın uyku saatleri belli ve uykuya daldığı zaman min. 1- 1,5 saat uyanmadan uyuyor. Bu süre içinde uyanırsa da yatağında kendi kendine şarkı söyleyerek oyalanıyor ya da tekrar uykuya dalıyor. Yani Arya öyle çığlıklarla uyanan ya da uyandığında ağlayan bir bebek değil :) Tabi tüm bunlar kendi odasında ve kendi yatağında olduğu sürece geçerli. O uyuduktan sonra odadan çıkıp her 15 dk bir nöbetleşe kontrol edip havuza geri döndük ve şansımıza Arya genelde biz onu kontrol etmek için odasına girdiğimiz anlarda uyandı :) Arya uyanınca onu da alıp havuzda ailece eğlendik :)
Temmuz'un 16'sında uçakla İstanbul'a döndük. Babaannesi ve dedesi de Arya'yla tatil yapmak isteyince 1-2 gün İstanbul'da kalıp ailece Erdek-Ocaklar'a gittik. Deniz kıyısında havuzlu ufak bir otelde kaldık. Bu kez yemekler ve hizmet güzeldi ama odamız 3. katta olduğu için işler bizim için daha zor oldu :( Arya'yla o merdivenleri inip çıkmak epey yorucu oldu. Ocaklar'ın yeşili, doğası yani manzarası çok güzel. Deniz yosunlu olduğu için çok beğenmedik ama yine de ailecek çok eğlendik. Bisiklete bindik, çarpışan arabalarda stres attık, Arya suya iyice alıştı, her gün babaannesi ve dedesiyle yüzdü :) Baktık bu kadar tatil bize yetti, 25 Temmuz'da Bandırma'dan feribota binip evimize döndük.
Tatilden geriye harika fotoğraflar ve güzel anılar kaldı. İnşallah önümüzdeki yıl da böyle eğlenceli bir tatil nasip olur :)
28 Haziran 2014 Cumartesi
Uyku Eğitimi
Aşağıdaki yazıyı yazalı 2 ay oldu ancak nazar değer korkusuyla bir türlü yayınla butonunu tıklayamadım. Nasip bugüneymiş :)
Arya doğmadan önce bilmiş bilmiş konuşmuştum: "Ayakta sallamak mı? Kucağa alıştırmak mı? ASLA!" Tabi büyük konuşmamak gerektiğini öğretti Arya Hanım bize. İlk günlerde yatağında müzik ve dönence eşliğinde kendiliğinden uyuyordu bıdık ama büyüdükçe durum değişti. Bir noktada sürekli ağlamasına dayanamadığım için ayakta sallamaya başladım. Bir kere başlayınca da geri dönüşü olmadı maalesef. Zaman geçtikçe Arya ya ayakta sallanarak ya da göğsümüzde pışpışlanarak uyumaya alıştı.
Uzun süredir Arya'ya yeniden kendi kendine uyuma becerisi kazandırmak istiyordum ama bir yandan da sürekli daha erken diye geçiştirdim. Sonunda geçen hafta uyku eğitimine başlamaya karar verdim. Arya doğduğundan beri nerde, nasıl uykuya dalarsa dalsın, derin uykuya geçince kendi yatağına yatırdık hep. 6 aylık olunca da yatağını kendi odasına taşıdık. Yani uyku eğitiminin ilk adımları olan kendi yatağında, kendi odasında uyuma aşamalarını geçmiştik zaten. Hedefimiz yatağında kendi kendine uyumasıydı.
Uyku eğitiminin ilk gecesinde 20.30 gibi ufak bir gezintiye çıktık. Eve gelince Arya'nın altını değiştirdim, doyurdum ve yatağına yatırdım. Ben de yatağın yanında sandalyeye oturdum. Tabi ki beklediğim gibi Arya ağlamaya başladı. Önce sandalyemi iyice yatağının yanına çekip Arya'yı yatağında sakinleştirmeye çalıştım ama işe yaramayınca kucağıma aldım. Ninni söyledim, Kırmızı Başlıklı Kız masalını anlattım, tekrar ninni söyledim ve 20 dk sonra Arya kucağımda uyudu. Başlangıç için fena bir durum sayılmaz diyerek kendi kendimi motive ettim.
İkinci gece saat 20.00'de Arya'yi yıkadım, pijamasını giydirdim. 21.00 civarı mamasını içti, 21.30'da yatağına yatırdım. Ben de hemen yanında sandalyeye oturdum. Arya hopladı, zıpladı, ağladı, ayaklarıyla yatağı tepti, kahkaha attı, çığlık attı... 45 dk boyunca durduğu yerde durmadı. İlk başlarda müdahale edip Arya'yı yatırmayı denedim ama o zaman daha da çok şımardı. Sonunda göz temasını kestim ve ne yaparsa yapsın alamadığı takdirde dönüp bakmadım, tepki vermedim. Yaklaşık bir saat sonunda Arya yorgunluktan kendini yatağa bırakıp uykuya teslim oldu :) Sabaha karşı 4 civarı ağlayarak uyandı. Kucağıma alıp sakinleştirdim, mama içirdim ve yatağına geri koydum. Biraz mızmızlandı, sağa sola döndü ama 5-10 dk içinde tekrar uyudu.
Üçüncü gecemizde Arya yatağında 20 dk'da uyudu ama diş çıkardığı için çok huzursuzdu. 15-20 dk sonra ağlayarak uyandı. Kucağımda sakinleştirirken tekrar uykuya daldı. Ama sabaha karşı yine ağlayarak uyandı, yine kucağımda uyudu. Dördüncü gece ise her şey bozuldu. Babaanneyle dedeyi ziyarete gittik. Tabi Arya orda şımardı :) Ayakta sallandı, kucakta uyudu. Beşinci gece maalesef en başa döndük :( Arya 1 saat boyunca yatağında hoplayıp zıpladı, bağırdı, ağladı. Sonunda ağlama krizine girdi. Ne yapsam sakinleşmedi sonunda kucağıma aldım ve o anda uykuya daldı.
5. gece Arya'yı 8 gibi yıkadım. 21.30'a kadar iyice yorulup tüm enerjisini atmasını sağladım. Yani birlikte epeyce oynadık, yuvarlandık :)) 21.30'da mamasını içirdim, bezini değiştirdim, yatağına bıraktım. Ağlamadı ama biraz mızmızlandı, yattı kalktı. Sonunda sırtını pışpışladım ve 21.55'de uyudu :)
6. ve 7. gece yine aynı saatlerde bezini değiştirip doyurdum Arya'yı ve iyi geceler diyerek odadan çıktım. Arya küçük bir isyan çığlığı ve kısa bir ağlama denemesinden sonra 5dk içinde yatağında uykuya daldı :)
Uyku eğitimiyle ilgili kararsız kaldığım konulardan biri gündüz uykusuydu. Gündüz yine kucakta/ayakta mı uyutmak gerekiyor yoksa yatağında mı uyuması gerekiyor emin olamamıştım ama bir öyle bir böyle yaparsam Arya alışmakta zorlanabilir, kafası karışır diye düşündüm. Gündüz uykusu geldiğini anlayınca Arya'yı yine yatağına yatırdım. Yaklaşık yarım saat zıpladı, oynadı. Sonunda yine yorulup uyuyakaldı :)
Uyku eğitimine başlarken kafamda bir sürü soru işareti vardı. Arya hazır mı, ben hazır mıyım? Ya çok ağlarsa, vazgeçecek miyim, yoksa dayanabilir miyim? Nasıl bir yol izlemeliyim? Denemeden cevapları öğrenemeyeceğim bir sürü soru... Yine de içimden bir ses doğru zamanın geldiğini, Arya'nın hazır olduğunu, sabırlı davranırsam başaracağımızı söyledi :) İyi ki o sese kulak vermişim :)
Her bebek aynı değil, hepsinin huyu suyu farklı tabi ki. İşte tam bu yüzden doğru zamanın gelip gelmediğini anlamak için annelik güdülerinize güvenmek zorundasınız. Her zaman ilk denemede sonuca ulaşılacak diye bir kural yok. Önemli olan denemekten vazgeçmemek. Belki ilk denemede dayanamayabilirsiniz, ya da siz sabırlı olsanız da bebeğiniz hazır olmayabilir. Bence bu durumda inatlaşmak yerine ara verip bir süre sonra tekrar denemek en iyisi.
Not: Gündüz uykusunu gece uykusu için belirlediğiniz saatten 4-5 saat önce bitmesi gerekiyor. Arya gündüz uykusundan en geç 16.30-17.00 gibi uyanıyor. 21.00-21.30 gibi de gece uykusuna dalıyor.
Arya doğmadan önce bilmiş bilmiş konuşmuştum: "Ayakta sallamak mı? Kucağa alıştırmak mı? ASLA!" Tabi büyük konuşmamak gerektiğini öğretti Arya Hanım bize. İlk günlerde yatağında müzik ve dönence eşliğinde kendiliğinden uyuyordu bıdık ama büyüdükçe durum değişti. Bir noktada sürekli ağlamasına dayanamadığım için ayakta sallamaya başladım. Bir kere başlayınca da geri dönüşü olmadı maalesef. Zaman geçtikçe Arya ya ayakta sallanarak ya da göğsümüzde pışpışlanarak uyumaya alıştı.
Uzun süredir Arya'ya yeniden kendi kendine uyuma becerisi kazandırmak istiyordum ama bir yandan da sürekli daha erken diye geçiştirdim. Sonunda geçen hafta uyku eğitimine başlamaya karar verdim. Arya doğduğundan beri nerde, nasıl uykuya dalarsa dalsın, derin uykuya geçince kendi yatağına yatırdık hep. 6 aylık olunca da yatağını kendi odasına taşıdık. Yani uyku eğitiminin ilk adımları olan kendi yatağında, kendi odasında uyuma aşamalarını geçmiştik zaten. Hedefimiz yatağında kendi kendine uyumasıydı.
Uyku eğitiminin ilk gecesinde 20.30 gibi ufak bir gezintiye çıktık. Eve gelince Arya'nın altını değiştirdim, doyurdum ve yatağına yatırdım. Ben de yatağın yanında sandalyeye oturdum. Tabi ki beklediğim gibi Arya ağlamaya başladı. Önce sandalyemi iyice yatağının yanına çekip Arya'yı yatağında sakinleştirmeye çalıştım ama işe yaramayınca kucağıma aldım. Ninni söyledim, Kırmızı Başlıklı Kız masalını anlattım, tekrar ninni söyledim ve 20 dk sonra Arya kucağımda uyudu. Başlangıç için fena bir durum sayılmaz diyerek kendi kendimi motive ettim.
İkinci gece saat 20.00'de Arya'yi yıkadım, pijamasını giydirdim. 21.00 civarı mamasını içti, 21.30'da yatağına yatırdım. Ben de hemen yanında sandalyeye oturdum. Arya hopladı, zıpladı, ağladı, ayaklarıyla yatağı tepti, kahkaha attı, çığlık attı... 45 dk boyunca durduğu yerde durmadı. İlk başlarda müdahale edip Arya'yı yatırmayı denedim ama o zaman daha da çok şımardı. Sonunda göz temasını kestim ve ne yaparsa yapsın alamadığı takdirde dönüp bakmadım, tepki vermedim. Yaklaşık bir saat sonunda Arya yorgunluktan kendini yatağa bırakıp uykuya teslim oldu :) Sabaha karşı 4 civarı ağlayarak uyandı. Kucağıma alıp sakinleştirdim, mama içirdim ve yatağına geri koydum. Biraz mızmızlandı, sağa sola döndü ama 5-10 dk içinde tekrar uyudu.
Üçüncü gecemizde Arya yatağında 20 dk'da uyudu ama diş çıkardığı için çok huzursuzdu. 15-20 dk sonra ağlayarak uyandı. Kucağımda sakinleştirirken tekrar uykuya daldı. Ama sabaha karşı yine ağlayarak uyandı, yine kucağımda uyudu. Dördüncü gece ise her şey bozuldu. Babaanneyle dedeyi ziyarete gittik. Tabi Arya orda şımardı :) Ayakta sallandı, kucakta uyudu. Beşinci gece maalesef en başa döndük :( Arya 1 saat boyunca yatağında hoplayıp zıpladı, bağırdı, ağladı. Sonunda ağlama krizine girdi. Ne yapsam sakinleşmedi sonunda kucağıma aldım ve o anda uykuya daldı.
5. gece Arya'yı 8 gibi yıkadım. 21.30'a kadar iyice yorulup tüm enerjisini atmasını sağladım. Yani birlikte epeyce oynadık, yuvarlandık :)) 21.30'da mamasını içirdim, bezini değiştirdim, yatağına bıraktım. Ağlamadı ama biraz mızmızlandı, yattı kalktı. Sonunda sırtını pışpışladım ve 21.55'de uyudu :)
6. ve 7. gece yine aynı saatlerde bezini değiştirip doyurdum Arya'yı ve iyi geceler diyerek odadan çıktım. Arya küçük bir isyan çığlığı ve kısa bir ağlama denemesinden sonra 5dk içinde yatağında uykuya daldı :)
Uyku eğitimiyle ilgili kararsız kaldığım konulardan biri gündüz uykusuydu. Gündüz yine kucakta/ayakta mı uyutmak gerekiyor yoksa yatağında mı uyuması gerekiyor emin olamamıştım ama bir öyle bir böyle yaparsam Arya alışmakta zorlanabilir, kafası karışır diye düşündüm. Gündüz uykusu geldiğini anlayınca Arya'yı yine yatağına yatırdım. Yaklaşık yarım saat zıpladı, oynadı. Sonunda yine yorulup uyuyakaldı :)
Uyku eğitimine başlarken kafamda bir sürü soru işareti vardı. Arya hazır mı, ben hazır mıyım? Ya çok ağlarsa, vazgeçecek miyim, yoksa dayanabilir miyim? Nasıl bir yol izlemeliyim? Denemeden cevapları öğrenemeyeceğim bir sürü soru... Yine de içimden bir ses doğru zamanın geldiğini, Arya'nın hazır olduğunu, sabırlı davranırsam başaracağımızı söyledi :) İyi ki o sese kulak vermişim :)
Her bebek aynı değil, hepsinin huyu suyu farklı tabi ki. İşte tam bu yüzden doğru zamanın gelip gelmediğini anlamak için annelik güdülerinize güvenmek zorundasınız. Her zaman ilk denemede sonuca ulaşılacak diye bir kural yok. Önemli olan denemekten vazgeçmemek. Belki ilk denemede dayanamayabilirsiniz, ya da siz sabırlı olsanız da bebeğiniz hazır olmayabilir. Bence bu durumda inatlaşmak yerine ara verip bir süre sonra tekrar denemek en iyisi.
Not: Gündüz uykusunu gece uykusu için belirlediğiniz saatten 4-5 saat önce bitmesi gerekiyor. Arya gündüz uykusundan en geç 16.30-17.00 gibi uyanıyor. 21.00-21.30 gibi de gece uykusuna dalıyor.
5 Haziran 2014 Perşembe
Arya Yeni Yaşına Yürüyerek Girdi :) - 1 Yaş
Bugün Arya'nın doğum günü :)
Arya tüm gün prenses elbisesiyle etrafta dolandı. 1-2 haftadır yürüme denemeleri yapıyordu, dün seri olarak 4-5 adım atmaya başladı. Bugün de epey yürüdü. Bir de hoşuna gitti, yürüyor sonra oturup kendi kendini alkışlayıp gülüyor :))
İlk doğum günü olduğu için biraz özendik, Arya'yı prenses gibi giydirdik, evi balonlarla süsledik. Arya balonları çok sevdi, birini bırakıp biriyle oynadı. (Arya'nın elbisesi babaannesinin el emeği göz nuru :)
Arya etrafta dolaşıp neşe saçtı tüm gün :) Arya'yı yakalayıp ailecek fotoğraf çekildikten sonra Arya pastasını babasıyla birlikte üfledi sonra da beraber 1 dilim pastayı hüplettik :)) Arya'nın hediyelerini açmaya çalışması görülmeye değerdi :) Fotodaki zürafalar büyük halası ve eniştesinden, yandaki paket de Alper abisinden hediye, içinden resimli küpler çıktı. Dayısı da üstünde "Dayım Beni Çok Seviyor" yazan önlük almış :) Baabaannesi ve dedesi de ayakkabı aldılar doğum günü hediyesi olarak. Arya tüm hediyelerine bayıldı.
Arya tüm gün prenses elbisesiyle etrafta dolandı. 1-2 haftadır yürüme denemeleri yapıyordu, dün seri olarak 4-5 adım atmaya başladı. Bugün de epey yürüdü. Bir de hoşuna gitti, yürüyor sonra oturup kendi kendini alkışlayıp gülüyor :))
İlk doğum günü olduğu için biraz özendik, Arya'yı prenses gibi giydirdik, evi balonlarla süsledik. Arya balonları çok sevdi, birini bırakıp biriyle oynadı. (Arya'nın elbisesi babaannesinin el emeği göz nuru :)
Arya etrafta dolaşıp neşe saçtı tüm gün :) Arya'yı yakalayıp ailecek fotoğraf çekildikten sonra Arya pastasını babasıyla birlikte üfledi sonra da beraber 1 dilim pastayı hüplettik :)) Arya'nın hediyelerini açmaya çalışması görülmeye değerdi :) Fotodaki zürafalar büyük halası ve eniştesinden, yandaki paket de Alper abisinden hediye, içinden resimli küpler çıktı. Dayısı da üstünde "Dayım Beni Çok Seviyor" yazan önlük almış :) Baabaannesi ve dedesi de ayakkabı aldılar doğum günü hediyesi olarak. Arya tüm hediyelerine bayıldı.
Pasta-hediye faslından sonra netten canlı yayına geçtik :) Arya önce dedesiyle sonra da büyük dayısı, yengesi ve Arda abisi ile konuştu :) Gerçi daha çok onlar Arya'yla konuştu, Arya da kendince seslerle karşılık verdi :))
Saat 21.30 itibariyle Arya'nın enerjisi bitti üzere ve mızmızlanmaya başladı. Mamasını içip yatağına yattı ama uyumamak için mızmızlandı. Misafirlerimiz gidene dek biraz daha oyalandı, sonra tekrar yatağına yatırdım. Sonunda yorgunluktan uyuyakaldı :) Umarım daha nice doğum günlerini bugünkü gibi ailecek kutlarız :)
3 Haziran 2014 Salı
Alkış ve Aferin ile Motive Yöntemi - 1 Yaş
Epeyce bir zaman oldu yazmayalı.
Arya her geçen gün büyüyor. 2 gün sonra 1. yaş günü :)
Arya'yla her gün yeni bir macera diyorum ya hep, işte o maceralar giderek büyüyor. 2 hafta önce Arya'yı halıda oynarken bırakıp kahvaltı sofrasını toplamak için eşimle birlikte mutfağa gittik, odaya geri döndüğümüzde Arya Hanım koltukta oturmuş - tam da köşeye yerleşmiş - televizyon izliyordu :) O kadar şaşırdım ki acaba babası mı oturttu koltuğa odadan çıkmadan diye düşündüm ama 1-2 dk sonra Arya kendi kendine indi koltuktan sonra tekrar tırmandı :) Önceleri biz koltukta otururken gelip tırmanmaya çalışıyor yapamayınca gözümüzün içine bakıp yardım istiyordu. Koltukta canı sıkılınca da kendi kendine inip halıda oynamaya devam ediyordu. İlk kez tırmandığı gün eşimle Arya'yı alkışlayıp bolca "Aferin" dedik, o anda Arya'nın sevinci görülmeye değerdi :)
Arya'nın doğumundan itibaren Arya yeni şeyler öğrendiğinde ya da söylediklerimizi anlayıp uyguladığında alkışlayıp aferin demeyi alışkanlık edindik. Böyle yapınca Arya da kendini alkışlayıp kahkahalar atıyor :) Arya fırsatını bulunca kumanda, mouse ya da telefonlarımızı almaya bayılıyor. Almadan önce de yandan yana bize bakıyor cimcime. Fark edersek "Arya, Hayır! Onlar oyuncak değil." diyerek uyarıyoruz. Biraz mızıklanıyor ama almıyor. Eğer biz görmeden aldıysa yanına gidip isteyince elini uzatıp veriyor :) Biz de onu aferinlerle ve alkışlarla motive ediyoruz.
Bugünlerde Arya'nin gündeminde tutunmadan yürüme eylemi var :) Koltuğun bir ucundan bir ucuna tutunarak yürüyor. Sonra bir süre tutunmadan ayakta duruyor; bazen bir süre sonra oturuyor bazen de 1-2 adım attıktan sonra oturuyor :) Ayaklandığı zaman hepimiz nefesimizi tutup heyecanla bekliyoruz yürüyecek mi diye :) 1-2 adım atıp oturunca da başlıyoruz yine alkışlamaya :)
Arya gittikçe daha bağımsız daha hareketli hâle geliyor. Sürekli bir yerlere tırmanmaya, yürümeye, dans etmeye çalışıyor. Daha çok enerji harcadığı için gıda ihtiyacı da artıyor. Şu ana kadar Arya'ya yedirdiklerimiz patates, havuç, bezelye, köfte, balık, ciğer, makarna, yoğurt, meyve. Sabahları ekmek, peynir, pekmez, reçel, yumurta ile dönüşümlü kahvaltı. Arya birçok gıdayı severek yiyor maşallah. Köfte ve yoğurt favorileri :)) Tabağındaki mamayı bitirince de yine alkışlıyoruz Arya'yı. O da kendini alkışlayıp gülücükler saçıyor :) Tabi arada Arya'nın sevmediği yiyecekler de oluyor. O zaman yemesi için hiç zorlamıyoruz. Ek gıdalarda denemelerimizde miktar konusunda çok ısrarcı davranmıyoruz. Kaşığı uzattığımda kafasını çeviriyorsa yedirmeyi bırakıyorum. Zaten 2-3 saatte bir yemek yediği için gerekli gıda ve enerjiyi aldığını düşünüyorum.
Ek gıdalar, yürüme denemeleri, yeni kelimeler derken Arya'yla zaman nasıl geçiyor hiç anlamıyoruz. Tüm gün Arya'yla boğuşunca akşamları benim pertim çıkmış oluyor, blogu yazacak enerjiyi bulamıyorum. Fırsat buldukça yazmaya çalışıyorum. İlerisi için Arya'ya hatıra kalsın istiyorum :)
...
Arya'yla maceramız devam ediyor :) Yeni gelişmelerle yine buralarda olacağız :))
Arya her geçen gün büyüyor. 2 gün sonra 1. yaş günü :)
Arya'yla her gün yeni bir macera diyorum ya hep, işte o maceralar giderek büyüyor. 2 hafta önce Arya'yı halıda oynarken bırakıp kahvaltı sofrasını toplamak için eşimle birlikte mutfağa gittik, odaya geri döndüğümüzde Arya Hanım koltukta oturmuş - tam da köşeye yerleşmiş - televizyon izliyordu :) O kadar şaşırdım ki acaba babası mı oturttu koltuğa odadan çıkmadan diye düşündüm ama 1-2 dk sonra Arya kendi kendine indi koltuktan sonra tekrar tırmandı :) Önceleri biz koltukta otururken gelip tırmanmaya çalışıyor yapamayınca gözümüzün içine bakıp yardım istiyordu. Koltukta canı sıkılınca da kendi kendine inip halıda oynamaya devam ediyordu. İlk kez tırmandığı gün eşimle Arya'yı alkışlayıp bolca "Aferin" dedik, o anda Arya'nın sevinci görülmeye değerdi :)
Arya'nın doğumundan itibaren Arya yeni şeyler öğrendiğinde ya da söylediklerimizi anlayıp uyguladığında alkışlayıp aferin demeyi alışkanlık edindik. Böyle yapınca Arya da kendini alkışlayıp kahkahalar atıyor :) Arya fırsatını bulunca kumanda, mouse ya da telefonlarımızı almaya bayılıyor. Almadan önce de yandan yana bize bakıyor cimcime. Fark edersek "Arya, Hayır! Onlar oyuncak değil." diyerek uyarıyoruz. Biraz mızıklanıyor ama almıyor. Eğer biz görmeden aldıysa yanına gidip isteyince elini uzatıp veriyor :) Biz de onu aferinlerle ve alkışlarla motive ediyoruz.
Bugünlerde Arya'nin gündeminde tutunmadan yürüme eylemi var :) Koltuğun bir ucundan bir ucuna tutunarak yürüyor. Sonra bir süre tutunmadan ayakta duruyor; bazen bir süre sonra oturuyor bazen de 1-2 adım attıktan sonra oturuyor :) Ayaklandığı zaman hepimiz nefesimizi tutup heyecanla bekliyoruz yürüyecek mi diye :) 1-2 adım atıp oturunca da başlıyoruz yine alkışlamaya :)
Arya gittikçe daha bağımsız daha hareketli hâle geliyor. Sürekli bir yerlere tırmanmaya, yürümeye, dans etmeye çalışıyor. Daha çok enerji harcadığı için gıda ihtiyacı da artıyor. Şu ana kadar Arya'ya yedirdiklerimiz patates, havuç, bezelye, köfte, balık, ciğer, makarna, yoğurt, meyve. Sabahları ekmek, peynir, pekmez, reçel, yumurta ile dönüşümlü kahvaltı. Arya birçok gıdayı severek yiyor maşallah. Köfte ve yoğurt favorileri :)) Tabağındaki mamayı bitirince de yine alkışlıyoruz Arya'yı. O da kendini alkışlayıp gülücükler saçıyor :) Tabi arada Arya'nın sevmediği yiyecekler de oluyor. O zaman yemesi için hiç zorlamıyoruz. Ek gıdalarda denemelerimizde miktar konusunda çok ısrarcı davranmıyoruz. Kaşığı uzattığımda kafasını çeviriyorsa yedirmeyi bırakıyorum. Zaten 2-3 saatte bir yemek yediği için gerekli gıda ve enerjiyi aldığını düşünüyorum.
Ek gıdalar, yürüme denemeleri, yeni kelimeler derken Arya'yla zaman nasıl geçiyor hiç anlamıyoruz. Tüm gün Arya'yla boğuşunca akşamları benim pertim çıkmış oluyor, blogu yazacak enerjiyi bulamıyorum. Fırsat buldukça yazmaya çalışıyorum. İlerisi için Arya'ya hatıra kalsın istiyorum :)
...
Arya'yla maceramız devam ediyor :) Yeni gelişmelerle yine buralarda olacağız :))
29 Nisan 2014 Salı
Bizi Hep Bu Dişler Bozdu :(
Arya diş çıkarıyor.
Bir yandan çok seviniyorum dişleri çıkıyor, bebeğim büyüyor; bir yandan kahroluyorum, canı acıyor, uykusu acı çığlıklarla bölünüyor :( Alttan 2 dişi çıkarken de böyle olmuştu. Günlerce ağladı miniğim, şimdi yine aynı sıkıntı... Bu sefer üst dişler geliyor hem de epey sağlam, 2 diş sarımsak :)) Bizim orda, üst ön dişleri büyük olanlara "sarımsak dişli" denir :) Sanırım Arya da annesi gibi sarımsak dişli olacak :))
Tüm bebeklerde olduğu gibi diş çıkarırken Arya'nın da huyu suyu değişiyor. Eline ne geçirse çiğnemeye çalışıyor. Özellikle terlik ve ayakkabı görünce çıldırıyor. Köşe bucak saklıyoruz terliklerimizi :)) Geceleri durum daha vahim. 2-3'e kadar uyumuyor, sürekli mızmızlanıyor, iştahı bir gidiyor bir geliyor. En kötüsü de gecenin bir yarısı çığlık çığlığa uyanıp durmadan ağlıyor. Her gece dua ediyorum, canı acımasın, uykusu bölünmesin diye.
Gecenin bir vakti çığlık sesiyle uyanmak gerçekten çok korkunç. İnsan resmen aptala dönüyor. Bir yandan Arya'yı sakinleştirmeye çalışırken bir yandan ayılıp ne olduğunu çözmeye çalışıyorum. 2 -3 gece önce o gecelerden biriydi. Arya 3 gibi ağlayarak uyandı. Sakinleştirdim, mama içirdim, altını değiştirdim. Uyutmayı denedim ama nafile... Sonunda dayanamayıp Arya'yı Evrim'e devrettim ve gidip uyudum. Onlar da baba-kız koyun koyuna salonda uyumuşlar :) Bazen böyle oluyor. Ne yaparsam yapayım uyumayan Arya, babasının kollarında uyuyuveriyor. Onları öyle izlemek inanılmaz bir huzur ve mutluluk veriyor :)
Arya bu gece de ağlaya ağlaya uyudu yani "yine bana hüsran, bana yine hasret var" :(
Tüm bebişlere ve annelere deliksiz uykular, çığlıksız geceler dilerim.
*Resim www.dentarem.com adresinden alınmıştır.
Bir yandan çok seviniyorum dişleri çıkıyor, bebeğim büyüyor; bir yandan kahroluyorum, canı acıyor, uykusu acı çığlıklarla bölünüyor :( Alttan 2 dişi çıkarken de böyle olmuştu. Günlerce ağladı miniğim, şimdi yine aynı sıkıntı... Bu sefer üst dişler geliyor hem de epey sağlam, 2 diş sarımsak :)) Bizim orda, üst ön dişleri büyük olanlara "sarımsak dişli" denir :) Sanırım Arya da annesi gibi sarımsak dişli olacak :))
Tüm bebeklerde olduğu gibi diş çıkarırken Arya'nın da huyu suyu değişiyor. Eline ne geçirse çiğnemeye çalışıyor. Özellikle terlik ve ayakkabı görünce çıldırıyor. Köşe bucak saklıyoruz terliklerimizi :)) Geceleri durum daha vahim. 2-3'e kadar uyumuyor, sürekli mızmızlanıyor, iştahı bir gidiyor bir geliyor. En kötüsü de gecenin bir yarısı çığlık çığlığa uyanıp durmadan ağlıyor. Her gece dua ediyorum, canı acımasın, uykusu bölünmesin diye.
Gecenin bir vakti çığlık sesiyle uyanmak gerçekten çok korkunç. İnsan resmen aptala dönüyor. Bir yandan Arya'yı sakinleştirmeye çalışırken bir yandan ayılıp ne olduğunu çözmeye çalışıyorum. 2 -3 gece önce o gecelerden biriydi. Arya 3 gibi ağlayarak uyandı. Sakinleştirdim, mama içirdim, altını değiştirdim. Uyutmayı denedim ama nafile... Sonunda dayanamayıp Arya'yı Evrim'e devrettim ve gidip uyudum. Onlar da baba-kız koyun koyuna salonda uyumuşlar :) Bazen böyle oluyor. Ne yaparsam yapayım uyumayan Arya, babasının kollarında uyuyuveriyor. Onları öyle izlemek inanılmaz bir huzur ve mutluluk veriyor :)
Arya bu gece de ağlaya ağlaya uyudu yani "yine bana hüsran, bana yine hasret var" :(
Tüm bebişlere ve annelere deliksiz uykular, çığlıksız geceler dilerim.
*Resim www.dentarem.com adresinden alınmıştır.
22 Nisan 2014 Salı
Uzaktan Atıp Tutmak Kolay Da İş Başa Düşünce Kolaysa Gel De Sen Yap!
Çocuğu olmayan insanların bebeklere/çocuklara karşı olan tahammülsüzlüklerini bir dereceye kadar anlamaya çalışıyorum ama bazen gerçekten çok aşırıya kaçtıklarını düşünüyorum.
Pazara gidiyorum, kadınlar "Ay bebekle pazara mı gelinir? Bebek arabasının pazarda işi ne?" diye söyleniyor.
Kafeye gidiyoruz, Arya azcık mızmızlansa herkes ters ters bakıyor. "Bebeğin kafede işi ne? diye söyleniyor.
Yemeğe gidiyoruz. Arya sıkılıp mızmızlanınca yine herkes bize bakıyor. "Bir rahat yemek yiyemedik" diye söyleniyor.
Otobüse, metrobüse binsek yine bebek arabası sorun oluyor. Herkes "ilerlesenize" diye söyleniyor.
Dolmuşa binmek mi? Bir kez bindik Arya'yla, bebek arabası yüzünden kavga çıktı, bizi korumaya çalışırken bir beyefendi şoför tarafından yumruklandı!
Taksiye binsek, trafikte durunca Arya coşuyor, şoför çıldırıyor.
Kısacası nereye gitsek rahatsız olan birileri oluyor. Biraz empati yapmak bu kadar mı zor? Tut ki bu bebek senin:
Pazara gidiyorum, kadınlar "Ay bebekle pazara mı gelinir? Bebek arabasının pazarda işi ne?" diye söyleniyor.
Kafeye gidiyoruz, Arya azcık mızmızlansa herkes ters ters bakıyor. "Bebeğin kafede işi ne? diye söyleniyor.
Yemeğe gidiyoruz. Arya sıkılıp mızmızlanınca yine herkes bize bakıyor. "Bir rahat yemek yiyemedik" diye söyleniyor.
Otobüse, metrobüse binsek yine bebek arabası sorun oluyor. Herkes "ilerlesenize" diye söyleniyor.
Dolmuşa binmek mi? Bir kez bindik Arya'yla, bebek arabası yüzünden kavga çıktı, bizi korumaya çalışırken bir beyefendi şoför tarafından yumruklandı!
Taksiye binsek, trafikte durunca Arya coşuyor, şoför çıldırıyor.
Kısacası nereye gitsek rahatsız olan birileri oluyor. Biraz empati yapmak bu kadar mı zor? Tut ki bu bebek senin:
- Pazara çıkmayacak mısınız? Alışverişe gitmeyecek misiniz?
- Ayda yılda bir eşinizle, ailenizle kafeye/yemeğe gitmeyecek misiniz?
- Eşinizi dostunuzu görmek için, bir işinizi halletmek için çıkıp toplu taşıma aracı kullanmayacak mısınız?
- Bebeğiniz var diye kendinizi dünyadan soyutlayacak mısınız?
"Bekara karı boşamak kolay" diye pek de kibar olmayan ama anlamsal olarak çok doğru güzide atasözünü hatırlatmak istiyorum. Şimdi bu yazıyı okuyan bazı çöpsüz üzümler "Ne var canım, çocuğu birine bırakıp öyle hallederim işlerimi..." gibi son derece hayali çözümler sunabilirler. Şimdiden söyleyeyim o işler öyle halledilemiyor canım! Mevzu sadece dışarıdaki işleri halletmek de değil zaten.
Tek kişilik ya da iki kişilik hayatlar çok kolay. 3 kişilik hayatsa epey karmaşık olabiliyor :) Aklına eseni istediğin an yapamıyorsun. Ama bu hayattan zevk almaktan vazgeçmek zorunda olduğumuz anlamına da gelmiyor :)
Bebek dediğin ocaktaki yemek değil başka işin çıkınca altını kapatıp gidemiyorsun. Karnını doyur, altını temizle, uyut... Ha deyince bakacak birini bulmak kolay değil. Bakıcı mevzuna hiç girmeyelim. 2 yaşından önce kreş zaten imkansız. Yani bebek varsa, herşeyi bebekle yapma zorunluluğu da var. Anne-baba olunca bu duruma öyle ya da böyle adapte olunuyor. Biz hayata ara sıra mızmızlanan çok ama çok sevimli bir bıdıkla devam etmeyi öğrendik :) Anne-baba olmayanların durumu tam olarak anlamalarını ve her daim anlayış göstermelerini beklemiyorum da en azından birazcık empati yapmayı denebilirsiniz bence.
17 Nisan 2014 Perşembe
İçimdeki Durdurulamaz Gitme İsteği
Gelmek için deliler gibi çalıştığım, gecelerce hayal kurduğum İstanbul'a adım attığımda büyük hayal kırıklıkları ve çok zor günler geçirdim. Evime geri dönmek istedim, yapamadım. Sonra zamanla ve yeni arkadaşlarımın da yardımıyla alıştım İstanbul'a. Üniversite yıllarım yurtta kalma zorunluluğum dışında oldukça eğlenceliydi.
Üniversitedeyken hem okuyup hem çalışıyordum. Stand hostesliği yaptım, mihmandarlık yaptım, öğretmenlik yaptım, uçuş hostesi oldum... Part-time ve yazları çalıştığım işler de çok yorucuydu ama asıl zorluk okul bittikten sonra başladı. Full-time çalışmak yani canın isteyince dersi kırıp kaçamayacağını kabullenmek, gitmeye mecbur olduğun bir yere bağlı olmak gerçekten çok zor geldi ilk başta. Bir sürü iş denedim yine: editörlük, yönetici asistanlığı, mağaza müdürlüğü... Zamanla full-time çalışmaya da alıştım tabi. Ama alışamadığım birşey var ki o da okul bitince bitmeye yüz tutan arkadaşlıklar.
Okul yıllarında her gün görüştüğüm, birlikte nefes alıp birlikte yaşadığım arkadaşlarım dört bir yana dağıldı. Aslında çoğu öyle çok uzaklarda değil. Hâlâ aynı şehirdeyiz ama herkes kendi işiyle gücüyle, kendi hayat mücadelesi ile meşgul. Farklı şehirlerde, farklı ülkelerde olanlarla görüşmek neredeyse hayal oldu da, aynı şehirdekilerle bile ayda yılda bir görüşür olduk. Telefon, whatsapp, internet vs. olmasa o da zor. Hâl böyle olunca koşarak geldiğim şehir beni yine boğmaya başladı. Bir yerden bir yere gitmenin işkenceye dönüştüğü, kimsenin birbirine saygı duymadığı, insanları birbirine yabancılaştıran bir kargaşa merkezi olarak görüyorum İstanbul'u. Gözümde giderek anlamsızlaşıyor İstanbul.
Evrim uzun zamandır gidelim diyordu ama ben hiç ciddiye almadım İstanbul'dan gitme mevzusunu. Sanırım henüz zamanı gelmedi diye düşünüyordum. Ama bir süredir aklımın bir köşesinde gitme fikri filizlenmeye hatta çiçek açmaya başladı. Özellikle bu aralar kaçıp gitmek istiyorum İstanbul'dan. Kaçarak geldiğim evime, Manisa'ya dönmek istiyorum. Annemin evine yerleşmek, Arya'yı güvenle evimizin önündeki parka götürebilmek istiyorum. Canım sıkılınca çıkıp aynı sokakta oturan cicianneme gidebilmek, Ayşe teyzemi görebilmek, Nurşen teyzemle dedikodu yapabilmek, yan sokakta oturan Sultan teyzemin elini öpüp hatırını sorabilmek istiyorum.
Haftasonu maaile, çoluk çocuk arabaya atlayıp deniz kıyısına gidebilmek ya da yaylaya çıkıp piknik yapabilmek istiyorum. Haftada bir Manisa Kebabı yemek istiyorum :)) Çocukluk, gençlik arkadaşlarımla dışarı çıkmak eski günlerimizi hatırlayıp gülümsemek istiyorum. Daha ufak, daha samimi, daha ulaşılabilir bir çevrede yaşamak istiyorum kısacası.
Bazen İstanbul'dan gitmek, İstanbul'dan vazgeçmek imkansız gibi geliyor belki. Ama İstanbul'da yapıp da başka yerde yapamayacağım ne var diye düşününce pek de birşey gelmiyor aklıma. Boğaz, deniz, eğlence, Ortaköy, Bebek vs. Yazılacak çok şey var da BEN / BİZ en son ne zaman geçtik Boğaz'dan, ne zaman gittim Bebek'e, Ortaköy'e? Gitmenin ve yeni bir hayat kurmanın o kadar da basit olmadığını biliyorum tabi ki. Gittiğimizde İstanbul'un sevdiğimiz yanlarını ve çok sevdiğimiz dostlarımızı özleyeceğimizi de biliyorum. Ama nedense içimde bu gidişin bizim için gerçekten iyi olacağına dair bir umut var. Benim kadar negatif bir insanın bu konuda pozitif olabilmesi de ilginç tabi :))
Şimdilik gitme mevzu hayal ama ailecek çok da uzak olmayan bir gelecekte gerçek olmasını istediğimiz bir hayal...
Üniversitedeyken hem okuyup hem çalışıyordum. Stand hostesliği yaptım, mihmandarlık yaptım, öğretmenlik yaptım, uçuş hostesi oldum... Part-time ve yazları çalıştığım işler de çok yorucuydu ama asıl zorluk okul bittikten sonra başladı. Full-time çalışmak yani canın isteyince dersi kırıp kaçamayacağını kabullenmek, gitmeye mecbur olduğun bir yere bağlı olmak gerçekten çok zor geldi ilk başta. Bir sürü iş denedim yine: editörlük, yönetici asistanlığı, mağaza müdürlüğü... Zamanla full-time çalışmaya da alıştım tabi. Ama alışamadığım birşey var ki o da okul bitince bitmeye yüz tutan arkadaşlıklar.
Okul yıllarında her gün görüştüğüm, birlikte nefes alıp birlikte yaşadığım arkadaşlarım dört bir yana dağıldı. Aslında çoğu öyle çok uzaklarda değil. Hâlâ aynı şehirdeyiz ama herkes kendi işiyle gücüyle, kendi hayat mücadelesi ile meşgul. Farklı şehirlerde, farklı ülkelerde olanlarla görüşmek neredeyse hayal oldu da, aynı şehirdekilerle bile ayda yılda bir görüşür olduk. Telefon, whatsapp, internet vs. olmasa o da zor. Hâl böyle olunca koşarak geldiğim şehir beni yine boğmaya başladı. Bir yerden bir yere gitmenin işkenceye dönüştüğü, kimsenin birbirine saygı duymadığı, insanları birbirine yabancılaştıran bir kargaşa merkezi olarak görüyorum İstanbul'u. Gözümde giderek anlamsızlaşıyor İstanbul.
Evrim uzun zamandır gidelim diyordu ama ben hiç ciddiye almadım İstanbul'dan gitme mevzusunu. Sanırım henüz zamanı gelmedi diye düşünüyordum. Ama bir süredir aklımın bir köşesinde gitme fikri filizlenmeye hatta çiçek açmaya başladı. Özellikle bu aralar kaçıp gitmek istiyorum İstanbul'dan. Kaçarak geldiğim evime, Manisa'ya dönmek istiyorum. Annemin evine yerleşmek, Arya'yı güvenle evimizin önündeki parka götürebilmek istiyorum. Canım sıkılınca çıkıp aynı sokakta oturan cicianneme gidebilmek, Ayşe teyzemi görebilmek, Nurşen teyzemle dedikodu yapabilmek, yan sokakta oturan Sultan teyzemin elini öpüp hatırını sorabilmek istiyorum.
Haftasonu maaile, çoluk çocuk arabaya atlayıp deniz kıyısına gidebilmek ya da yaylaya çıkıp piknik yapabilmek istiyorum. Haftada bir Manisa Kebabı yemek istiyorum :)) Çocukluk, gençlik arkadaşlarımla dışarı çıkmak eski günlerimizi hatırlayıp gülümsemek istiyorum. Daha ufak, daha samimi, daha ulaşılabilir bir çevrede yaşamak istiyorum kısacası.
Bazen İstanbul'dan gitmek, İstanbul'dan vazgeçmek imkansız gibi geliyor belki. Ama İstanbul'da yapıp da başka yerde yapamayacağım ne var diye düşününce pek de birşey gelmiyor aklıma. Boğaz, deniz, eğlence, Ortaköy, Bebek vs. Yazılacak çok şey var da BEN / BİZ en son ne zaman geçtik Boğaz'dan, ne zaman gittim Bebek'e, Ortaköy'e? Gitmenin ve yeni bir hayat kurmanın o kadar da basit olmadığını biliyorum tabi ki. Gittiğimizde İstanbul'un sevdiğimiz yanlarını ve çok sevdiğimiz dostlarımızı özleyeceğimizi de biliyorum. Ama nedense içimde bu gidişin bizim için gerçekten iyi olacağına dair bir umut var. Benim kadar negatif bir insanın bu konuda pozitif olabilmesi de ilginç tabi :))
Şimdilik gitme mevzu hayal ama ailecek çok da uzak olmayan bir gelecekte gerçek olmasını istediğimiz bir hayal...
16 Nisan 2014 Çarşamba
Uyku Eğitimi
Arya'yı büyütmeye ve onunla büyümeye çalışırken çok okuyorum, çok araştırıyorum. Okuduklarımın çoğunda bebeğin ağlamasının bizim sandığımız kadar kötü olmadığı anlatılıyor. Bebekler konuşamadıkları için kendilerini bizim gibi ifade edemiyorlar. Evet büyüdükçe belli başlı duygularını anlatmak için belirli sesler çıkarıyorlar ama hiç bir bebek "Annecim uykum geldi, beni kucağından bırakma, senin kokunu çok seviyorum ve kalp atışların beni sakinleştiriyor" gibi şeyler diyemiyor. İşte bu yüzden de ağlayarak bu hislerini anlatmaya çalışıyorlar. Böyle anlarda kendilerini ifade edebilmek için ağlamalara izin verip yanlarında durarak, onlara sarılıp sakinleştirmemiz gerekiyor.
Bebekler için uykuya geçmek bizimki kadar kolay değil. Düşünsenize 9 ay boyunca anne karnında bir sıvının içinde ordan oraya sallanarak ve sadece uğultular duyarak yaşadılar/uyudular. Doğumdan sonra dış dünyaya adapte olmaları zor. Annelerinin kalp atışını hissetmeden, belirli bir sallanma/hareket/ritm olmadan uyumaları onlar için öğrenilmesi gereken yepyeni bir durum. Doğumdan sonraki ilk günlerde annelerinin kucağında, göğsünde, emerken memede uyuyan bebekler adaptasyon süreci yaşıyor. Sonra biz birden "bu kadar yeter, artık kendi kendine uyusun" demeye başlıyoruz. Bebişler de haklı olarak bilmedikleri bu yeni duruma ağlayarak direnç gösteriyorlar.
Bebeklerin ağlamadan kendi kendine uyumayı öğrenmelerini beklemek hem haksızlık hem de biraz naiflik. Tabi ki ağlayacak ve direnecekler ama bu ölümcül bir durum değil. Korkularını ağlayarak atmaya çalışıyorlar. Bizim yapmamız gereken ağladığında sakinleştirmek, onu bırakıp gitmediğimizi anlamasını sağlamak. Tracy Hogg, bebeklerle ilgili yapılan değişiklikler için "her seferinde bir adım", "bir defada bir değişiklik" metodunu öneriyor anne-babalara. Yani bebeğiniz sizin yatağınızda uyuyorsa ilk başta sadece kendi yatağında uyumaya alışmalı; kendi yatağında ama sizin odanızda uyuyorsa önce kendi odasında uyumaya alışmalı. Kısacası bir bebek birdenbire kendi yatağında, kendi odasında, kendi kendine uyumaya alışamaz.
Arya doğduğu günden itibaren kendi kendine uyumasa da uykuya daldıktan sonra hep kendi yatağında uyudu. İlk 6 ay yatağı bizim odamızda, yatağımızın yanındaydı. 6. aydan sonra Arya'nın yatağını kendi odasına taşıdık ve Arya hiç zorlanmadan bu yeni durumu kabullendi. Bugünlerde uyku eğitiminin son adımı olan kendi kendine uyuma aşaması için kendimi ve Arya'yı hazırlamaya çalışıyorum. Planım Arya kendi kendine uyumaya alışana kadar birkaç gece onun odasında uyumak. Biliyorum ki hiç kolay olmayacak. Arya uykusu olduğu halde yatağa yatmak istemeyecek, ayağa kalkacak, onu yataktan almam için ağlayacak... Dayanabildiğim yere kadar yatağının yanına oturup onu sakinleştirmeyi, ninni söyleyip sırtını pışpışlamayı planlıyorum.
Kendi kendine uyuma alışkanlığının bir gecede kazandırılamayacağının ve karşılaşacağım direncin büyüklüğünün farkındayım ama artık Arya için doğru zamanın geldiğini hissediyorum. Arya'yla kardeşim şu anda aynı odada kalıyorlar. Kardeşim 1 hafta sonra 3-4 günlüğüne geziye gidecek. Uyku eğitimimize o zaman başlamayı planlıyorum. Bakalım dayanabilecek miyim... Umarım benim dayanma sınırım Arya'nın direnme sınırından yüksektir.
Bebekler için uykuya geçmek bizimki kadar kolay değil. Düşünsenize 9 ay boyunca anne karnında bir sıvının içinde ordan oraya sallanarak ve sadece uğultular duyarak yaşadılar/uyudular. Doğumdan sonra dış dünyaya adapte olmaları zor. Annelerinin kalp atışını hissetmeden, belirli bir sallanma/hareket/ritm olmadan uyumaları onlar için öğrenilmesi gereken yepyeni bir durum. Doğumdan sonraki ilk günlerde annelerinin kucağında, göğsünde, emerken memede uyuyan bebekler adaptasyon süreci yaşıyor. Sonra biz birden "bu kadar yeter, artık kendi kendine uyusun" demeye başlıyoruz. Bebişler de haklı olarak bilmedikleri bu yeni duruma ağlayarak direnç gösteriyorlar.
Bebeklerin ağlamadan kendi kendine uyumayı öğrenmelerini beklemek hem haksızlık hem de biraz naiflik. Tabi ki ağlayacak ve direnecekler ama bu ölümcül bir durum değil. Korkularını ağlayarak atmaya çalışıyorlar. Bizim yapmamız gereken ağladığında sakinleştirmek, onu bırakıp gitmediğimizi anlamasını sağlamak. Tracy Hogg, bebeklerle ilgili yapılan değişiklikler için "her seferinde bir adım", "bir defada bir değişiklik" metodunu öneriyor anne-babalara. Yani bebeğiniz sizin yatağınızda uyuyorsa ilk başta sadece kendi yatağında uyumaya alışmalı; kendi yatağında ama sizin odanızda uyuyorsa önce kendi odasında uyumaya alışmalı. Kısacası bir bebek birdenbire kendi yatağında, kendi odasında, kendi kendine uyumaya alışamaz.
Arya doğduğu günden itibaren kendi kendine uyumasa da uykuya daldıktan sonra hep kendi yatağında uyudu. İlk 6 ay yatağı bizim odamızda, yatağımızın yanındaydı. 6. aydan sonra Arya'nın yatağını kendi odasına taşıdık ve Arya hiç zorlanmadan bu yeni durumu kabullendi. Bugünlerde uyku eğitiminin son adımı olan kendi kendine uyuma aşaması için kendimi ve Arya'yı hazırlamaya çalışıyorum. Planım Arya kendi kendine uyumaya alışana kadar birkaç gece onun odasında uyumak. Biliyorum ki hiç kolay olmayacak. Arya uykusu olduğu halde yatağa yatmak istemeyecek, ayağa kalkacak, onu yataktan almam için ağlayacak... Dayanabildiğim yere kadar yatağının yanına oturup onu sakinleştirmeyi, ninni söyleyip sırtını pışpışlamayı planlıyorum.
Kendi kendine uyuma alışkanlığının bir gecede kazandırılamayacağının ve karşılaşacağım direncin büyüklüğünün farkındayım ama artık Arya için doğru zamanın geldiğini hissediyorum. Arya'yla kardeşim şu anda aynı odada kalıyorlar. Kardeşim 1 hafta sonra 3-4 günlüğüne geziye gidecek. Uyku eğitimimize o zaman başlamayı planlıyorum. Bakalım dayanabilecek miyim... Umarım benim dayanma sınırım Arya'nın direnme sınırından yüksektir.
7 Nisan 2014 Pazartesi
10 Aylık Arya'nın Kitap Aşkı :)
Arya 10 aylık oldu :)
Çok klişe olacak ama gerçekten zaman su gibi akıyor. Arya'nın yaşına girmesine sadece 2 ay kaldı!
Arya'yla maceralarımız devam ediyor tabi ki :) Bu aralar günlerimiz hep çok sesli :) Arya hanım hiç susmuyor sürekli bıcır bıcır. Favori kelimemiz "hadi". Sürekli "hadi hadi hadi" diyor. Acıkınca "hadi", sıkılınca "hadi", uykusu gelince "hadi". İstediği hemen yapılmazsa da başlıyor "anne" diyerek ağlamaya.
Arya büyüdükçe merak dürtüsü de büyüyor. Artık oyuncaklar yetmiyor Arya'ya. Nerde çekmece, dolap, kuytu köşe var, Arya orda. 2sn. içinde gözden yok oluyor; ya bir dolabı açmış içini kurcalıyor ya koltuğun yanına saklanmış süpürgeliklerin kaplamasını soymaya çalışıyor ya da bilgisayar masasının altında kablolara ulaşmaya çalışıyor. Hal böyle olunca iş başa düşüyor. Arya'yı oyalamak için yeni çözümler bulmak gerekiyor. Bu aralar resimli bebek kitapları kurtarıcımız oldu diyebilirim.
Resimli kitapları epey önceden almıştık. Zaman zaman Arya'yı kucağımıza alıp resimlere birlikte bakıyor ve taklitlerle Arya'ya resimdekileri anlatıyorduk. Artık kitapların sayfalarını kendisi çeviriyor. Sayfalardaki farklı dokuları bile algılıyor. Önceden Arya uyanıkken dergi, gazete vs. okuyamıyorduk çünkü uzanıp elimizdekileri almaya çalışıyordu ama şimdi ona kendi kitaplarını verince biz de istediğimizi okuyabiliyoruz :) Tabi ilgisi bir süre sonra dağıldığı için bu durum çok üzün sürmüyor :))
Arya büyüdükçe enerjisi de artıyor. Tüm gün evin içinde kalınca da haliyle huysuzlaşıyor. Havanın güzel olduğu günlerde mutlaka ailecek dışarıya çıkıyoruz. Park, deniz kıyısı, çay bahçesi, kafe... Artık hangisi olursa :) Gittiğimiz yerde çocuk parkı varsa ve koşullar uygunsa Arya'yı bu eğlenceden de mahrum bırakmıyoruz tabi ki :))
Henüz erken biliyorum ama yine de beni doğum günü heyecanı sardı. Nerde yapsak, nasıl yapsak, kim gelir, kim gelmez... Ufak çaplı bir araştırma yaptım, bir dahaki yazıda anlatırım inşallah.
Şimdilik bizden bu kadar :)
Hoşçakalın :)
Çok klişe olacak ama gerçekten zaman su gibi akıyor. Arya'nın yaşına girmesine sadece 2 ay kaldı!
Arya'yla maceralarımız devam ediyor tabi ki :) Bu aralar günlerimiz hep çok sesli :) Arya hanım hiç susmuyor sürekli bıcır bıcır. Favori kelimemiz "hadi". Sürekli "hadi hadi hadi" diyor. Acıkınca "hadi", sıkılınca "hadi", uykusu gelince "hadi". İstediği hemen yapılmazsa da başlıyor "anne" diyerek ağlamaya.
Arya büyüdükçe merak dürtüsü de büyüyor. Artık oyuncaklar yetmiyor Arya'ya. Nerde çekmece, dolap, kuytu köşe var, Arya orda. 2sn. içinde gözden yok oluyor; ya bir dolabı açmış içini kurcalıyor ya koltuğun yanına saklanmış süpürgeliklerin kaplamasını soymaya çalışıyor ya da bilgisayar masasının altında kablolara ulaşmaya çalışıyor. Hal böyle olunca iş başa düşüyor. Arya'yı oyalamak için yeni çözümler bulmak gerekiyor. Bu aralar resimli bebek kitapları kurtarıcımız oldu diyebilirim.
Resimli kitapları epey önceden almıştık. Zaman zaman Arya'yı kucağımıza alıp resimlere birlikte bakıyor ve taklitlerle Arya'ya resimdekileri anlatıyorduk. Artık kitapların sayfalarını kendisi çeviriyor. Sayfalardaki farklı dokuları bile algılıyor. Önceden Arya uyanıkken dergi, gazete vs. okuyamıyorduk çünkü uzanıp elimizdekileri almaya çalışıyordu ama şimdi ona kendi kitaplarını verince biz de istediğimizi okuyabiliyoruz :) Tabi ilgisi bir süre sonra dağıldığı için bu durum çok üzün sürmüyor :))
Arya büyüdükçe enerjisi de artıyor. Tüm gün evin içinde kalınca da haliyle huysuzlaşıyor. Havanın güzel olduğu günlerde mutlaka ailecek dışarıya çıkıyoruz. Park, deniz kıyısı, çay bahçesi, kafe... Artık hangisi olursa :) Gittiğimiz yerde çocuk parkı varsa ve koşullar uygunsa Arya'yı bu eğlenceden de mahrum bırakmıyoruz tabi ki :))
Henüz erken biliyorum ama yine de beni doğum günü heyecanı sardı. Nerde yapsak, nasıl yapsak, kim gelir, kim gelmez... Ufak çaplı bir araştırma yaptım, bir dahaki yazıda anlatırım inşallah.
Şimdilik bizden bu kadar :)
Hoşçakalın :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)