Hani kadınlar şikayet ederken hep der ya "Bir daha dünyaya gelsem erkek olmak isterim" diye... İşte ben anne olduktan sonra hiç öyle demedim. Çünkü anne olmak başka, baba olmak başka. Ben anne olunca tüm bebekler benim bebeğim oldu; ben tüm bebeklere anne oldum. Ama erkeklerde hisler o kadar ileri seviyelere ulaşmıyor gözlemlediğim kadarıyla.
Arya'ya hamileyken, hatta çok daha önce, ortada evlilik fikri bile yokken Evrim'in iyi bir baba olacağını biliyordum. Doğumdan sonra Evrim'in düşündüğümden de iyi bir baba olduğunu gördüm. Ama bu durum sadece Arya söz konusu olduğunda geçerli. Yani ben yolda, parkta, televizyonda bir bebek görünce heyecanlanıyor; sarılmak, öpmek, mıncıklamak istiyorum ama Evrim bu duruma anlam veremiyor hatta bazen bana kızıp "Yeter artık" diyor. Böyle hisseden sadece ben miyim acaba? Bence annelerin çoğu böyle hissediyor; yoksa sokaktaki teyzeler niye "Aman kızım, sıkı giydir üşümesin.", "Bak uykusu gelmiş, eve götür istersen", "Aman kayďıraktan, salıncaktan düşmesin! Dikkat et yavrum" diye hiç tanımadıkları insanların işine/hayatına müdahale etsin ki değil mi?
Her ne kadar henüz kendimi kaybedip başkalarına müdahale aşamasına gelmesem de benzer durumlarda kendimi "Ay o bebiş üşümüş galiba, keşke daha sıkı giydirselermiş" vb. diye düşünürken buluyorum :( Ama tabi ki en iyisini annesi bilir diyerek kendimi avutuyorum :)) Böyle durumlarda endişemi sözlere dökersem ve Evrim yanımdaysa "Annesi var, babası var. Sen niye dert ediyorsun?" diyor. Aslında haklı ama bu elimde olan bir şey değil ki!
Herhangi bir yerde bir bebek gördüğümde mutlaka bakıp maşallah diyorum ve nerdeyse tüm bebekleri yemek istiyorum :p Bu durum Evrim gibi, kardeşime de manasız geliyor. Kağan, Arya'yı gerçekten çok seviyor ve çok ilgili bir dayı. Arya'ya rahatlıkla bakıyor, Arya dayısıyla birlikte oyun oynarken çok eğleniyor. Kağan çocukluğundan beri bebeklerle iyi anlaşır zaten. Küçükken de eve gelen bebekleri çok güzel oyalardı. Ama işte benim tüm bebeklere karşı hissettiğim tarif edilemez sevgiyi, şefkati Evrim ve Kağan hissetmiyor maalesef. Kağan, bu durumun anne olduktan sonra başladığını söylüyor ama bence benimkisi biraz daha derinlere gömülmüş bir travmanın sonucu. Sanırım anne olunca daha belirgin hâle gelen bir "anaç tavuk" vakası diyebiliriz durumuma :))
Ben oldum olası herkesin işine karışırım. "Sıkı giyin üşütme, yağmur yağar şemsiye al, çok içme, tabağındakileri bitir, madem hastasın yat dinlen bakayım, dışarıda çok para harcama "... diyen anaç tavuk tripli gıcık arkadaş tipi benim işte :)) Anne olunca bu enerjimin büyük kısmını bebeklere yönelttim. Bu durum için en güzel sözü yakın zamanda 17 yıllık dostum Şehnaz söyledi: "Rüya, sen olmak da zor be!" Evet ben olmak zor ama olsun yine gelsem şu garip dünyaya yine ben olmak isterim. Belki biraz daha az agresif bir versiyonum daha iyi olabilir tabi :))
Biyolojik olarak anne olamayan kadınları üzmek için değil aksine her kadının doğuştan anne olduğunu söylemek istediğim için bu yazıyı yazıyorum. Anne olmak için illa doğurmak gerekmiyor bence. Önemli olan sevebilmek, koruyabilmek, kendini feda etmeyi göze alabilmek. Sadece kendi bebeğini değil, senin olmayan bebekleri de sevebilmek, koruyup kollamak istemek bence anne olmak için yeter de artar bile. İşte bu yüzden dünyaya yeniden gelsem yine kadın olmak, yine anne olmak isterim.
İmza:
Rüya
Evrim'in Eşi
Arya'nın Annesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder