Halbuki gayet de iyi idare etmiştim hamileliği ve anneliğin ilk 2 yılını. Ne olduysa sonra sonra olmaya başladı. Bir yerden sonra ben yetişemez oldum, yetemedim ne kendime ne anneliğe. Hep biri eksik kaldı. Ben olunca anne olamadım, anne olunca ben. Yetersizlik hissetmeyi de kabullenemedim. Sürekli olduğu kadar işte dedim kendime de içimin içimi yemesini durduramadım. Dışı başkalarını yaktı, içi beni kavurdu.
Geriye dönüp en baştan okuyorum şimdi blogu. Nasıl anne oldum, anne olduğumda nasıldım, ne ara yolu kaybettim, ipin ucunu ne ara kaçırdım. 16. ayda şu yazıyı yazmışım. Aryasız 1 gece zor dayanmışım. Sonra 23. ayda şu yazıyı. 16. ayda ben onsuz ağlamadan 1 gece duramazken 23. ayda o ağlamadan bensiz 1 sn duramaz olmuş. Rolleri değişmişiz. O günden sonra da hep tünelin ucundaki ışığı arar olmuşum. 2-3 yazıda bir isyanlara boğulmuşum. Anneliğin ilk zamanlarındaki neşeli yazılarım gitmiş hep şikayet, hep sitem, hep isyan ele geçirmiş yazılarımı. Yani 2 yıl idare ettiğim annelik serüvenimde bir noktadan sonra tökezlemeye başlamışım. Acemi annelikten kıdemli anneliğe terfi edeceğimi beklerken raydan çıkmışım.
Blogu ilk açtığımda yazdığım yazılar nasıl pozitif, nasıl aydınlık, nasıl naif... Bir de şimdi ki halimi görseniz... Sürekli bağırıp çağırıyorum Arya'ya hatta dahasını da yapıyorum. Parmağımı kaldırıp sinirden kocaman açılmış gözlerimle üzerine yürüyüp tehdit ediyorum çocuğu. Gözüm dönüyor en ufak şeyde.
Büyürken en nefret ettiğim şey babamın gözlerini kocaman açarak tehditvari tavırlarıyla konuşmasıydı. Karşısındakini sindirmeye çalışan o tavrı beni çileden çıkarırdı. Boyun eğmezdim. İçin için delice korkardım ama asla belli etmezdim, asla boyun eğmezdim, alttan almazdım asla. Kavga ederdik, ceza alırdım yine de ezdirmezdim kendimi, dönmezdim fikrimden. Hâlâ da öyledir ilişkimiz. Tabi büyüdükçe daha cesurlaştı kafa tutmalarım. Arya için de böyle olacak muhtemelen. Çünkü benim tavrım giderek babamın tavrına benziyor. Şu an için korkuyor Arya geri çekiliyor ama susmuyor. İlla ki anlatıyor kendi derdini. Sinirim geçince fark ediyorum yaptıklarımı. Pişman oluyorum ama ne fayda. Hep annemle olan ilişkim geliyor aklıma. İkimizin de hem yaraladığı hem yaralandığı, birbirimize çare olamadığımız, boşa harcanan yıllar... Yaş aldıkça ne kadar çok anneme benzediğimi görüyorum, ne kadar babama... Annemin hüzünlü bakışlarını görüyorum bazen aynada. Babamın o delici sinirli halinin bir yansımasını görüyorum Arya'nın korkarak bana bakan gözlerinde bazen. O an oracıkta pişman oluyorum ama çok geç oluyor.
Yapamıyorum. Beceremiyorum. Ama iş değil ki bu beceremiyorum deyip istifa edesin!
Yapmak zorundayım. Bir yolunu bulmak zorundayım.
Bağırmak istemiyorum. Tehdit etmek, üzerine yürümek hiç istemiyorum. Ama yaramazlıklarına, şımarıklıklarına, bitmeyen isteklerine de boyun eğmek, katlanmak istemiyorum. tüm suçu Arya'ya atmak büyük haksızlık. Ben tükendikçe sabırsızlaşıyorum. İkimizi de yaralamadan onun tavırlarını, benim tepkilerimi düzeltecek bir yol olmalı. Arya beni delirten şeyleri yapmasa ben de zıvanadan çıkmasam... Ama olmuyor işte! Biri çıksa bir çözüm sunsa, o çözüm sihirli değnek gibi hemen çözse tüm sorunları. Ah nerde!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder