28 Eylül 2017 Perşembe

Sil Baştan Uyku Eğitimi

2014 yılındaki şu yazımdan sonra Arya'ya nazar değdi.

4 yıl içinde Arya'nın uyku düzeni defalarca kez değişti. Bebekken kendi kendine uyuyordu, sonra uykusuz geceler, ayakta sallamalar başladı. Sonra zor da olsa sallamaktan kurtulduk, Arya tekrar kendi kendine uyumaya başladı. Taa ki gök gürültülü, yağmurlu bir gece yalnız yatmaktan korkana dek... "Anne çok korkuyoyum" dedi, o gece ve sonraki gök gürültülü gecelerde birlikte uyuduk ve Arya bir daha yalnız uyumayı kabul etmedi. O zamandan beri Evrim'le her gece nöbetleşe Arya ile birlikte yatıp, masal anlatıp o uyuyunca yanından kalkıyorduk. Ama bu yıl kalkamaz olduk. İşten güçten o kadar yoruluyoruz ki Arya'dan önce biz uyuyakalıyoruz. Uyanık olan diğerini Arya'nın yanından kaldırıp yatağa götürüyor. Kısacası akşam 9-10 biz Arya ile tavuk gibi uyuyoruz.

Okul açıldığından beri her gece Arya'yı uyuturken uyuyakaldığım için işlerim yarım kalıyor. Bu durumdan kurtulmam, bu uyku işine bir çare bulmam gerekiyordu. 2-3 gecedir Arya ile yatmıyorum, Arya'nın yatağının yanına oturup masal okuyorum, sonra iyi geceler dileyip o uyuyana kadar odasında kalıyorum. Gündüz epeyce yorulduğu için uyuması pek uzun sürmüyor şükür. Bu yöntemi denemeye karar verdiğimde Arya çok tepki gösterir sanmıştım ama gıkı bile çıkmadı. Daha ilk geceden uyum sağladı. Demek ki o da hazırmış. Zaten bugüne dek Arya ile aşama kaydettiğimiz, başarılı olduğumuz her durumda Arya'nın hazır olması ve uyum sağlaması etkili oldu. O hazır olmadığında 1cm bile ilerleyemezken, hazır olduğunda her şey çok kolay ve hızlı oluyor.



Bebek sahibi olmaya karar verirken aslında hiçbir şey bilmiyor insan. Hamileyken / bebek beklerken okunan tüm o kitaplar hep teorik. Herşey yaşadıkça görülüp öğreniliyor. Metodlar, yöntemler, denemeler... Esas nokta bebeğin/çocuğun sahip olduğu mizaç ve hazırbulunuşluk seviyesi. Yoksa zorla güzellik olmuyor. Ek gıdaya geçiş, memeyi bırakma, tuvalet eğitimi, uyku eğitimi, kreşe alışma... Hepsi zor ve sancılı süreçler ama ilk denemede vazgeçmemek lazım. Israrla üst üste, aralıksız denemeye devam etmek de doğru değil. Ara ara deneyerek bebeğin/çocuğun hazırbulunuşluğu ölçülmeli. Doğru zaman geldiğinde işler kolaylaşıyor. Aksi taktirde iki taraf için de işkence haline gelebilir bu süreçler.

Çocuklu hayat hergün yeni bir macera, işte bu yüzden acemilik hiç bitmiyor bence. Bir şeyde deneyim kazandım derken başka başka yeni sorunlar / durumlar çıkıyor ortaya. Bir sorunu birkez çözünce bir daha yaşamayız sanmak naiflik maalesef. Mesela ben şu anda 2-3 gecedir işe yarayan yeni uyku rutinimizi anlatıyorum ama aynı metodun 1 ay sonra, hatta yarın gece bile işe yarayıp yaramayacağını bilmiyorum. Yine de denemeye değer olduğunu söyleyebilirim :)




11 Eylül 2017 Pazartesi

ACI GERÇEKLER

YAPMAYIN! 

Çocuk Yapmayın! Delirmek istemiyorsanız, mevcut hayatınızı bitmeyen bir kaosla değiştirmek istemiyorsanız çocuk yapmayın!

Sakın "Aman kızgınlıkla yazmış işte, hiç öyle şey olur mu?" diye düşünmeyin. Kızgınlıkla değil, gayet rasyonel verilerle yazıyorum bu yazıyı. Arya 4 yaşında ve bu 4 yılda muhteşem anlarımızla b.ktan anlarımızı kıyaslarsak b.ktan anlarımız açık ara kazanıyor.

Çocuğunuz olduğu andan itibaren siz artık yoksunuz. Tüm konuşmalar çocuğa bağlanacak, tüm planlar ona göre yapılacak ve yine tüm planlar ona göre bozulacak. Çünkü o çocuk ya ateşlenip hastalanıp kusacak, ya üşütecek öksürecek, olmadı uyuyakalacak. Siz de eliniz böğrünüzde, hevesiniz kursağınızda, en şık ayakkabınız ve yapılı saç/makyajınızla kapının önünde kalakalacaksınız. Ya da daha da fenası size gelen misafirleri son dakka iptal edemediğiniz için hem hastalıkla hem de misafir hazırlığı ile başa çıkmaya çalışacaksınız.

Her gün yemek yapmak zorunda olacaksınız. Hatta o yemek beğenilmeyecek 2. belki de 3. kez yemek yapacaksınız. Yemeği yaparken paçanızdan çekiştiren "Hadiiii artııııık! Çok acıııktıııımmm! Daha fazla bekleyemem!" diye ağlayıp sizi delirten çocuk sadece 2 kaşık alacak ve "Doydum / Aç değilim. Çikolata istiyorum" diyecek. Bu arada siz mutfakta yemek yaparken kaşla göz arasında dolaptan aldığı meyve suyunu yeni aldığınız ya da yeni yıkattığınız halıya dökecek ve siz fark ettiğinizde leke çoktan kurumuş olacak. "Aman canım bir halı çocuktan kıymetli mi?" diyorsunuz değil mi? Benzer şeyler (koltuğa dökülen tarhana çorbaları, yoğurtlar, duvarlara sürülen boyalar, kapıya pencereye yapıştırılan kağıtlar/stickerlar, kırılan bardaklar, tabaklar, yerlere dökülen kuruyemiş kabukları, koltuğa/halıya yapışan/eriyip boyayan hamurlar, ekranı çizilen televizyonlar, camı kırılan müzik seti, kapısı bozulan buzdolabı, sizin biricik çocuğunuzun arkadaşınız yeni aldığı inox dolabı kaşla göz arasında çizdiği o an...) sizin evde de sürekli yaşandığı zaman konuşalım.






Dışarı çıkarken hazırlanmak bir mücadele, kapıdan dışarı çıkmak ayrı bir mücadele, eve dönmek apayrı bir mücadele olacak. En yakınlarınızın bile nişanına/nikahına/düğününe gitmek hayal olacak. Nişanı düğünü geçtim, şöyle ailecek dışarda yemek yemek bile büyük bir olay. İlk yıllar eşinizle karşılıklı yemek yemeyi unutun, bebeği o tutacak/gezdirecek siz yiyeceksiniz; sonra siz bebeği alacak gezdireceksiniz ki eşiniz yemeğini yiyebilsen. Hep gittiğiniz mekanlar bebek arabasını görür görmez surat asacak, sizi en diplere en köşelere oturtacak ki diğer müşteriler çocuktan rahatsız olmasın. Yolculuklarınızın hepsi taşınıyor gibi olacak: bezler mamalar, yedek kıyafetler, oyuncaklar, onsuz uyunmayan battaniyeler... Havaalanı bekleme kuyrukları sizin için yeni bir boyut kazanacak, bir süre sonra "Kusura bakmayın, müsadenizle ben öne geçeyim yoksa çocuk feryat figan ağlayıp kulaklarımızı patlacak" demeye alışacaksınız. 

Gittiğiniz her yerde gözünüz kulağınız hep çocukta olmak zorunda çünkü mazallah her an bir şey olabilir. "Olmaz ya, ben rahat anne olurum", dediğinizi duyar gibiyim. Ben de öyleyim ama bizim toplumumuz rahat değil. Her dk biri sizi uyaracak "Ay çocuk şu tarafa gitti, bir bakın başına bir iş gelmesin.", "Ay çocuk cama çok yaklaştı, ben çok tedirgin oldum, birşey olmasın. Dikkat edin, çocuk bu!". Herkes o kadar duyarlı, o kadar endişeli ve olaya o kadar müdahil olacak ki zaten size nefes alacak alan dahi kalmayacak.

"Büyüdükçe işler kolaylaşır. Gülü seven dikenine katlanır. O da büyüyecek işte!" Bunları da siz anne-baba olduktan sonra tekrar konuşalım. Çocuğunu çoktan büyütmüş, ununu elemiş eleğini asmış, sevgili büyüklerim, sizler de lütfen gece gündüz tam zamanlı olarak en az bir ay torunlarınıza bakın, geçmiş günleri şöyle bir hatırlayın, ondan sonra sizlerle de tekrar konuşabiliriz. Yok arkadaş, işler hiç de kolaylaşmıyor! Büyüdükçe aklı daha çok şeye eriyor, istekler artıyor, kendi fikirleri, kendi kararları oluyor. "Gelmicem! Gitmicem! Yemicem! Yatmıcam! Kalkmıcam! Onu giymicem!" ... liste uzar gider. Bir de istekler var tabi: "Çok sıkıldım, parka gidelim! Çok sıkıldım, benimle oyun oyna! Hadi dışarı çıkalım! Hayır eve gitmeyelim! Ben Ataların evine gitmek istiyorum, tam şimdi şu sn gitmek istiyorum!" O anda ne yaptığınızın ya da nasıl hissetiğinizin hiç önemi yok, önemli olan onun ne istediği! Çünkü artık siz diye bir şey yok! 


Peki hiç mi iyi birşey yok? Var tabi ama onları herkes biliyor yazmaya çok da gerek yok. Evet, çok seveceksiniz çocuğunuzu, o da sizi çok sevecek. Sarılınca dünyalar sizin olacak, bazı günler herşey yolunda gidecek, oh büyüdü artık çok şükür diyeceksiniz. Sonra yine herşey sil baştan!

Not: Ben de farkındayım ki şükretmeliyim. Sağlıklı ve çoooook güzel, çoooook sevgi dolu bir kızım var. Allah'a şükür sağlıklı ve bizim kızımız. Derdim Arya ile değil, tabi ki Allah sağlık sıhhat uzun ömür versin. Elbette büyüyecek ve bu günler arkada kalacak. Unutulacak inşallah. Ama demek istediğim çocuk sahibi olmak karşıdan göründüğü kadar kolay değil. Sevgi herşeyi halletmiyor. Hatta öyle anlar oluyor ki kısa bir anlığına sevgi yok oluyor, sadece içine düştüğünüz çıkmazlar kalıyor. Ama tabi ki annelik hormonları devreye giriyor ve sevgi her daim devam ediyor. Kendinizden iyice emin olmadan, tüm zorlukları göze almadan, "biyolojik saat" etkisiyle ya da çevrenin gazıyla çocuk sahibi olmayın. Çok iyi düşünün. Bugüne kadar yapamadığınız, hep yapmayı hayal ettiğiniz şeyleri bir kağıda yazın, listenizdekileri çocukla yapıp yapamayacağınızı ve yapma şansınızı çöpe attığınız için ne hissedeceğinizi de hesaba katın. Yukarıda anlatmadığın tonla konu, tonla örnek var ama hepsi aynı yere çıkıyor. Hayatınızın yaklaşık 10 yılını belki de 20 yılını bu kaos içinde yaşamaya hazır mısınız? Çok iyi düşünün!