26 Ocak 2015 Pazartesi

İlk Sinir Krizi

"Arya'yla 20. aya geldik. 2. yaşa az kaldı, bakalım neler olacak" derken 2 yaş sendromu erken başladı :(



Okullar tatile girince karı-koca küçük romantik bir kaçamak yapalım dedik ve kendimize 2 günlük bir tur ayarladık. Cuma gecesi babaannesi ve dedesi gelip Arya'yı bizden aldılar. Biz de cumartesi sabahı yola çıktık. Arya ilk gece zor da olsa uyumuş ama 2. gece sabaha kadar huysuzlanmış.

Geceleri uyumayan Arya, gündüz de iyice huysuzlanmış, şımarmış. O ağladıkça babaannesi ve dedesi üzülüp her istediğini yapmışlar. Arya'nın alıştığı rutin iyice bozulmuş, rutin bozulunca Arya fabrika ayarlarına dönmüş :(

Biz turdan bu akşam döndük; annemler bizi arabayla aldı. Arya bizi görünce çılgına döndü; bir babasının, bir benim kucağıma atladı. Eve geldiğimizde Arya'nın uyku saati gelmişti. Mamasını hazırlayıp her zamanki gibi yatağına yatırmaya çalıştık ama ne mümkün! Arya krize girdi ve 1 saat aralıksız tepinip ağladı.      

Evrim'le birlikte Arya'nın odasında 1 saat sakince oturduk ve konuşmadan Arya'nın sakinleşmesini bekledik. Arya, elimden tutup odadan çıkmak için epeyce uğraştı, çekiştirdi. Tepki alamayınca iyice çıldırdı. Bir süre sonra yoruldu ve kucağıma tırmandı; bir süre kucağımda uyumaya çalıştı. Sonunda uykuya geçmeye hazır olduğunda yatağına yatırıp battaniyesini örttüm. Yine biraz mızmızlandı ama ağlamadan uykuya teslim olmaya karar verdi.

Kısacası 2 günlük kaçamak, 2 günlük Arya krizi ile sonuçlandı. Bakalım, Arya'nın değişimi ve inadı yarın da devam edecek mi yoksa alıştığımız rutine geri denebilecek miyiz. Umarım bu kriz geçici bir tepki olarak kalır da 2 yaş krizlerinin başlangıcı olmaz.

20 Ocak 2015 Salı

20. Ay - Arya Ne Çok Şey Yapabiliyormuş Meğer :)

Arya 19,5 aylık oldu :)

*Yazının tam burasında eşimden bir eleştiri geldi. Yazılara hep aynı şekilde, aynı cümlelerle başladığımı söyledi. Ben de onu dinleyip önceki yazılarıma baktım ve haklı olduğunu görmüş oldum :( yani değişiklik yapmam gerekiyormuş.

Arya'yla ilgili her şeyi yazmak istiyorum ki ilerde bir şeyleri unutursak ya da tarihleri karıştırırsak dönüp bakabileceğimiz bir kaynak olsun. Bu yüzden her ay düzenli olarak Arya'nın yapabildiklerini yazmaya çalışıyorum. .

Arya artık tek başına birçok şeyi yapabiliyor. Aşağıdakilerin bir kısmını zaten yapıyordu ama bu ay iyice geliştirdi.

  • Kaşık-çatal kullanıyor, kahvaltısını kendi yapıyor, 
  • Köfteyi, elmayı, kornişon turşuyu, eski kaşar gibi sert peynirleri eliyle yemeyi seviyor,
  • Doyduğu zaman "ditti" diyerek doyduğunu söylüyor, tabağını uzatıp "al" diyor,
  • Bardaktan su, meyve suyu vb. içebiliyor,
  • Kendi kendine soyunabiliyor, giydirirken de bana çok yardımcı oluyor. 
  • Legolarıyla oynarken kuleler yapıyor,
  • Her yere  -yemek masası dahil-  tırmanabiliyor,
  • Top oynayabiliyor; topu atıyor, tutuyor ama henüz ayağı ile vuramıyor,
  • Saklambaç oynamayı seviyor, genelde perdelerin arkasına saklanıyor,
  • Tokasını çıkarabiliyor,
  • Kalem, boya, tebeşir ile çizgiler, yamuk da olsa daireler çizebiliyor, 
  • Merdiven çıkabiliyordu, son günlerde inmeyi de başarıyor,
  • Ellerini de kullanarak müziğe göre değişen figürlerle dans ediyor,
  • Basit getir-götür komutlarını anlayıp yapıyor, 
  • Evet-hayır sorularını anlayıp kafasıyla cevap veriyor,
  • Tuvaletini yaparken belli ediyor ve bitince "ditti" diyerek haber veriyor,
  • Dışarı çıkmak istediği zaman ya ayakkabılarını getiriyor ve giydirmemizi istiyor ya da elimizden tutup kapıya götürüyor.
  • Flash kartlarla oynamayı seviyor. "Kedi nerde?" diye sorunca kedili kartı bulup getiriyor :)
  • Canı isterse bizi öpücükleriyle mest ediyor :)
  • Sevgisini kucağımıza tırmanarak ve boynumuza sarılarak sık sık belli ediyor :)
  • Telefonda babaannesi ve dedesiyle konuşmaya çalışıyor :)
  • Başka bebek/çocuk görünce çok mutlu oluyor, sarılmaya çalışıyor :) 
  • Fotoğrafı çekilirken poz veriyor :)



Alt alta yazınca ne kadar çok oldu :) Maşallah kuzuma :) 

"Kargaya yavrusu kuzgun görünürmüş" benzeri hisler yaşıyor olabilirim. Bu sebeple çevreye verdiğimiz geçici rahatsızlıktan dolayı özür dileriz :)

18 Ocak 2015 Pazar

Anne Adayları İçin Gereksiz Şeylerden Kaçınma Rehberi

Normalde bile çok hassas varlıklar olan kadınlar hamile kalınca işler iyice zorlaşıyor. En küçük şeyler bile gözümüzde büyüyor, normalde hiç aklımıza takılmayacak şeyler yüzünden hamilelikte uykularımız kaçabiliyor. İşte bebek için yapılması gereken alışveriş de o konulardan biri haline gelebilir. Ama aslında hiç büyütülecek bir mesele değil.

Ilk bebeğini bekleyen anneler tam olarak neye ihtiyaç duyacaklarını kestiremedikleri için herşeyi almak isteyebiliyor. Ama piyasada bulunan birçok ürün o kadar gereksiz ve o kadar çok yer kaplıyor ki... Onlardan bazıları:

Biberon Sterilizasyon Cihazı 
Biberon / Mama Isıtıcısı 
Buhar Makinesi
Su Termometresi
Anne sütü saklama kapları 
Bebek Odası Takımları 
Bebek Yorganı 
Süslü püslü minik beşikler
Travel System 3'lü Bebek Arabaları 

Eminim bana itiraz eden anneler olacak. Ama onlar cihazları kullanan taraf. Bense kullanmayan ve hiç ihtiyaç duymayan tarafım :) bu konuda gayet eski kafalı davranıp "Eskiden öyle şeyler mi varmış?" diyeceğim. 

Arya doğmadan önce birkaç farklı biberon almıştım. Hepsini yıkadım, eski usul kaynar suda kaynatarak sterilize ettim. Arya doğduktan sonra da yine aynı yöntemle sterilize etmeye devam ettim. 1,5 yıldır da hiç sorun yaşamadım. Biberon ısıtıcısına gelince belki biraz daha pratik olabilir ama olmazsa olmaz da değil. Ben Arya için her zaman hazırda kaynatılıp soğutulmuş su bulunduruyorum. Mama yapacağım zaman da basıyorum normal su ısıtıcısının düğmesine, sıcak su hazır. Gecenin bir vakti su ılıştırmakla uğraşılır mı demeyin, dua edin tek derdiniz o olsun :) Zaten bir süre sonra otomatiğe bağlayıp gözünüz kapalı yapacaksınız her şeyi :)) Zaten bebeğiniz ilk doğduğunda anne sütü ile besleneceği için bu 2 cihaz da ilk aşamada tamamen gereksiz.

Ciddi bir hastalık gibi istisnai durumlar haricinde buhar makinesi de gereksiz olan cihazlardan biri. Bebek odasında ille de devamlı buhar olmasını istiyorsanız ısı kaynağının yakınına -üstüne değil- nemli bir havlu bırakabilirsiniz. Bu havluyu sadece doğal beyaz sabunla yıkayın ki kimyasal yayma riski olmasın. Diğer bir seçenek de kalarifere takılan buhar kapları. Ivır zıvır satan yerlerde 1-2 tl.ye bulabilirsiniz.

Su termometresinin gereksizligini anlatmama gerek bile yok sanırım. Annelerimizin yaptığı gibi suyu dirseğinizle kontrol edin yeter. 

Bebeğinizin anne sütü ile beslenmesi çok önemli. Anne sütünün saklanması için özel saklama kapları da çok önemli görünüyor değil mi? Ama eğer hemen işe dönmeyecekseniz süt saklama kapları acil ihtiyaç listesinde değil. Ayrıca hiç bir şeyin garantisi yok. Siz işe başlayana kadar bebeğiniz memeyi bırakabilir ya da hiç istenmeyen bir durum olsa da sütünüz bitebilir. Ama hazırlıklı olmakta fayda var, ben sütümü paketleyip saklarım diyorsanız, üzerine tarih yazılabilen ve biberon başlığı takılabilen süt saklama poşetlerini kullanabilirsiniz.

Gelelim beşik/yatak seçimine: ilk olarak lütfen acele etmeyin. Bebek odası takımları bir yere kaçmıyor. Bebeğinizi kucağınıza aldığınız ilk an itibariyle onu bir an olsun yanınızdan ayırmayı aklınızdan bile geçiremeyeceğiniz için en azından ilk 6 ay bebek sizin odanızda uyuyacak. Bu durumda akla ilk gelen çözüm beşik. Ama aslında pek de kullanışlı bir seçim değil. Bebeğiniz hareketlenmeye, sağa sola dönmeye başladığında yani 3-4 aylık olduğunda onu artık beşikte yatıramayacaksınız. Kendi odasına taşımak içinse erken olabilir. Benim tercihim park yataklar. 2 kademeli olması büyük avantaj. Bebeğiniz hareketlenmeye başlayınca üst kat kaldırılıyor ve bebeğiniz yatakta güvenle yatmaya devam ediyor. Park yatakların beşik gibi sallanabilenleri de var ki bu da ilk aylarda oldukça işe yarayan bir özellik. Biz ilk olarak Kraft'ın park yataklarından birini aldık ve 1,5 yıldır severek kullanıyoruz. Tekerlekli ve hafif olması en sevdiğim özellikleri. Bu sayede 6. ayda rahatça bebek odasına taşıdık. Park yataklar o kadar pratik ve kullanışlı ki bir tane de annemlerde kaldığımızda kullanmak için alıp Arya'nın ordaki odasına kurduk :) Park yataklar 3 yaşa kadar kullanılabiliyor. 


Biz bebek için alışveriş yaparken gerçekten ilk aşamada ihtiyacımız olacak şeyleri almaya çalıştık ve büyük ölçüde başarılı olduk. Aşırıya kaçtığımız tek şey bebek arabası oldu. Yine Kraft'in ürünü olan travel system bebek arabası aldık. 3 parçadan oluşuyor: tekerlekli gövde, direk gövdeye takılabilen ve araba koltuğu olarak kullanılabilen yeni doğan yatağı ve puset. Maalesef arabayı pek de uzun süre kullanamadık çünkü kapatılmasına rağmen çok yer kaplıyor, ağır ve pek kullanışlı değil. Biz alırken çift yönlü ve oto koltuğu olduğu için bu modeli tercih ettik. Beklentimizi karşıladı ama sonradan anladık ki önceliklerimizi yanlış belirlemişiz. Araba kapalı haldeyken iki ayrı parça olduğu için apartmandan çıkarmak ve eve geri taşımak oldukça zor oluyor. Bebek ve arabayla tek başınıza dışarı çıkmak için epey çaba sarfetmek gerekiyor.

Bebek arabası alırken mümkünse tek parça, doğumdan itibaren kullanılabilen ve katlandığında minimum yer kaplayan bir araba tercih edin. Böylece yaya olarak ya da toplu taşıma kullanırken daha rahat edersiniz. Oto koltuğunu ayrı olarak alıp sadece arabanızda kullanmanız daha kolay olacaktır.

Hamilelik sonlara yaklaştıkça iyice telaşlanan anne adaylarına dur demek ne mümkün :) yine de şansımı deneyeyim. Az daha sabredin taze anneler, bebek gelince anlayacaksınız ki ilk günlerde tek ihtiyacı sizsiniz, gerisi nasıl olsa halledilir :)



6 Ocak 2015 Salı

Bebek Sağlığı - Minimum Kimyasal Maximum Koruma

Sanırım tüm anneler için hayattaki en önemli şey çocuklarının her daim sağlıklı ve mutlu olmasıdır. Günümüzde tıp ve teknoloji giderek gelişse de bazı hastalıklar hâlâ engellenemiyor. Dahası yediğimiz içtiğimiz, kullandığımız ürünler doğallıktan uzaklaştıkça obezite ve kanser türevi hastalıkların görülme sıklığı giderek artıyor. Bu risklerden kaçınmak ekstra çaba ve ekstra masraf manasına geliyor maalesef. Ama konu sağlık olunca bu duruma gereken özen gösterilmeli bence.

Çeşitli kanser/tümör araştırmalarında, evimizde her gün kullandığımız birçok ürünün içeriğindeki kimyasallara rastlandığı bilinen bir gerçek. Bu kimyasalların bir çoğundan uzak durmak için yapılması gerekenler aslında çok basit: sirke, karbonat, zeytinyağ sabunu gibi doğal ürünlere ya da %95-100 bitkisel içerikli hazır ürünlere yönelmek. Ben bugün genelde en bilinen kişisel bakım ürünlerinde bulunan paraben, silikon, alkol ve sülfat gibi maddeler içermeyen ürünlerden bahsetmek istiyorum.

Bebek ürünlerinin birçoğunda paraben bulunmuyor ama bazı ürünlerde boya, parfüm ya da sülfat bulunabiliyor. Ben birçok markanın içeriğini inceledikten ve bir kısmını kullanıp test ettikten sonra UniBaby ürünlerinde karar kıldım. Hem içeriği aradığım kriterlere uygun hem de fiyatı benzer ürünler kadar uçuk değil. 






UniBaby dışında Bübchen, Chicco, Mustela ve SebaMed bebek ürünlerinde tercih edilen markalar ama bazılarının fiyatları benzerlerine göre biraz daha yüksek. 

Bebekler için doğru ürünü bulmak gerçekten zor. Ürün özellikleri içinize sinse de bazen sizin seçtiğiniz ürün bebeğinizde alerjiye sebep olabiliyor. Mesela Huggies (parabensiz, alkolsüz, parfümsüz), Komili (pamuk ve saf su içermesine rağmen) ve Prima'nın ıslak mendilleri Arya'da alerji yapıyor; her derde deva Bepanthen, Arya'nın pişiğini geçirmiyor. UniBaby'in sevdiğim bir özelliği de alerjen madde içermemesi, yani alerjiye sebep olma ihtimalinin düşük olması. Bebeğiniz için en doğru ürünü bulmak biraz araştırma ve birkaç deneme yanılma içerebiliyor bazen.

Eminim konu temizliğe gelince "En güzeli su ve saf pamuk/pamuklu kumaş ile temizlik" diyecek bazı anneler, büyük anneler. Tamam kabul öyle olabilir ama kış için pratik bir öneri değil. Her ne kadar artık musluklardan sıcak su alınabiliyor olsa da her defasında sıcak su ve bez alıp temizlemek, daha sonra bezin ve kabın temizliğini yapmak pratiklikten çok uzak. Her defasında bebeği kısmen yıkayarak temizlemekse zaten kabul edilebilir bir öneri değil bence. Ayrıca tek sorun ıslak mendil kullanımı da değil. Şampuan, pişık kremi, bebek bezi, duş jeli gibi mecburi kullanılan ürünler de bahsettigim kimyasalları içerebiliyor.

Kısacası bebeğimizi kimyasallara mümkün oldukça az maruz bırakmak için mevcut ürünleri inceleyip hem içinize sinecek hem de cüzdanımızı delmeyecek ürünler seçmek bizim elimizde. Tüm anneler sosyal mecraları daha çok kullanıp bu konudaki deneyimlerini paylaşır, ürün içerikleri hakkındaki farkındalık artarsa, ürünlerin kalitesinde artış ve fiyatlarda düşüş olması sağlanabilir. Umarım birgün hepimiz daha sağlıklı ve daha uygun fiyatlı ürünlere kavuşuruz. 


Anne Olmak Bakımsız Olmak İçin Bahane mi?

Nette takip ettiğim sitelerin birinde (hangisi hatırlayamadım) bir kadın öğretmen okula gelen öğrenci annelerinin oldukça bakımsız olduklarından bahsediyordu. O günden sonra dışarı çıktığımda hep çocuklu kadınlara dikkat eder oldum. Maalesef o öğretmen haklıydı. Saçlar bakımsız, solgun/yorgun yüzler, makyaj yok, varsa da korkunç demode makyajlar, kıyafetler uyumsuz, yüzler çoğunlukla asık... (İstisnalar kaideyi bozmaz tabi ki :)



Evet, anne olunca önceliğimiz bebekler/çocuklar oluyor ama yine de bu durum 7/24 bakımsızlık için bir bahane olmamalı bence. Ben de anne olmadan önce daha bakımlıydım sanırım ama anne olduktan sonra da hepten işin ucunu bırakmadım :) Anne olmadan önce mağaza müdürü olarak çalıştığım için giyim-kuşam, makyaj gibi bazı şeylere ister istemez özen göstermek zorundaydım. Annelikle beraber daha rahat bir yaşama geçiş yaptım. Bu aşamada nasıl olsa hamileyim, tüm gün evdeyim, vb. bahanelere sığınıp 7/24 pijamalı hayata geçiş yapmak pek de doğru bir davranış değil :)

Doğumdan sonraki ilk günler, lohusalık, bebekle yalnız kalınan ilk zamanlar, diş çıkarma ve hastalık dönemleri bakımsızlıktan tanınamayacak hâle gelinebilen ve bu durumun farkına bile varılamadığı zamanlar tabi ki... Ama biraz zaman geçip işler rayına oturunca her annenin gerçek dünyaya dönüp mutlaka kendine zaman ayırması gerekiyor. Böyle uzun uzun yazdığıma bakmayın; ben de aman aman bakımlar yapıp, etrafta kokos kokos gezmiyorum :D Kendi çapımda ufak tefek şeyler yaparak ipin ucunun kaçmasına engel oluyorum sadece. Yani uslu bir kız olursak şirinleri görebileceğiniz gibi hepimiz biraz makyajla birden Angelina Jolie olamayız tabi ama hiç değilse bir Mila Kunis, Drew Barrymore ya da Rene Zellweger (tercihen estetiksiz ve alık alık bakmayan bir hali:) olabiliriz gibi sanki :) Şahsen Drew Barrymore'u tercih ederim :))







Bu kadar bakımsızlıktan bahsedince asıl konuya gelemedim. Aslında başlarken kendi bakım çabalarımdan ve sonuçlarından bahsetmeyi amaçlıyordum. Bir süredir saçlarıma şekil verdirmek için kuaför arayışı içindeyim ve bu arada fark ettim ki saçlarım son 3 ayda epeyce uzamış ve güçlenmiş. Nasıl güçlendiğini paylaşırsam saçıyla ilgili sorun yaşayan arkadaşlara bir faydam dokunur belki :)

Uzun zamandır Yves Rocher'in dökülme karşıtı şampuanını kullanıyordum. Daha önce de kullandığım bazı ürünlerden bahsetmiştim. Yaklaşık 3 ay önce şampuanın içine sütte bir taşım kaynatılıp süzülmüş 1 adet sarımsak ekledim (ezilmiş hâlde). Her banyoda saçımı önce bu sarımsaklı şampuanla sonra da Vichy'nin Dercos Neogenic şampuanı ile yıkıyorum; ikisini de saç diplerine masaj yaparak uyguluyorum ve 1'er dk saçımda bekletip duruluyorum. Vichy parabensiz ve alkolsüz bir şampuan. Saç kremi kullanmıyorum. Saçlarımı iyice duruladıktan sonra bir bardak karanfil suyunu* saçlarıma döküp masaj yapıyorum. Saçlar ilk başta biraz sert dahası biraz keçe gibi oluyor ama bir süre sonra alışıyor ve giderek daha yumuşak ve parlak oluyor. Hatta yeni saçlar çıkmaya başlıyor. Tüm bunlara ek olarak bir de her gün 1 adet Biotin kullanıyorum ki saçlarım ve tırnaklarım içten de beslensin. Tüm bunlar bende işe yarayan şeyler ama her bünye aynı olmadığı için kesin sonuçlar vaat etmiyor tabi ki.

Çok uzun bir yazı oldu maalesef :( Cilt, makyaj ve giyimle ilgili konulara başka zaman devam ederim artık :)

*10 adet karanfili cam bir kavanoza koyun, üzerine 1-2 bardak kaynar su döküp kavanozun kapağını kapatın ve ışık almayan bir yerde 1 hafta bekletin. Süzerek kullanın. Karanfil suyu saç renginizi değiştirebilir ve havlunuzu boyayabilir. Benim saçlarım boyasız ve koyu renk olduğu için sorun yaşamıyorum ama dikkat etmek de fayda var.