27 Ocak 2019 Pazar

Hayal Kırıklıklarımızın Sebebi Hayallerimiz

Şöyle bir düşünelim, niye mutsuz oluyoruz acaba?

Kafamızda bir senaryo yazıyoruz, işler o senaryoya göre gitmezse mutsuz oluyoruz. Hayal kırıklıklarımızın sebebi hayallerimiz. Hiç hayal kurmayalım demiyorum tabi ki! Hayal kurarken gerçekleri tamamen gözardı etmeyelim demek istiyorum.

Çok yakın zamanda şahit olduğum bir tartışmanın sonucunda mevcut koşullardan mutsuz olanların, başkalarının hayatlarına gıpta edenlerin, hatta şiddetle bu fikre karşı çıksalar da başkalarını kıskananların genellikle kendi hayallerindeki dünyada yaşayamadıkları ve belli beklentileri karşılanmadığı için hırçınlaştığını fark ettim. Karşılıklı ilişkilerimizde de durum aynı. Bizi mutsuz eden karşımızdaki kişinin tavırları değil aslında. Bizim ondan beklediğimiz tavırları, davranışları, sevgiyi, ilgiyi göremiyor oluşumuz asıl neden. Yani kendi beklentilerimiz bizi mutsuz ediyor. Oysa karşımızdaki insanın özünü anlayıp ondan asla olmadığı ya da asla olamayacağı biri gibi davranmasını beklemek yerine mevcudu kabullensek her şey çok daha basit ve kolay olacak. Ama biz işi karmaşıklaştırıyoruz. Karşımızdaki bizi anlasın, ona göre davransın istiyoruz ama aynısını biz yapmıyoruz. Önce biz karşımızdakini anlasak, biz ona göre davransak... Ona göre davranmak derken herkes karşısındakinin istediğini yapsın demek istemiyorum.



Örnek vermek gerekirse; ben çok dik kafalı, inatçı, dediğim dedik biriyim ve önerilere pek de açık değilim. Bana "Bunu şöyle yapalım mı? diye sorup "Hayır" cevabını aldıktan sonra ısrar etmenin hiç bir faydası olmayacağı gibi bir iki seferden sonra epeyce zararı olabilir. Bunu bilen -açık açık anlatıp durumu izah ettiğim- birinin defalarca kez aynı şeyi yapıp ben ters tepki verince de kırılması, bozulması garip geliyor bana. Demem o ki karşımızdakini iyi tanırsak vereceği tepkileri bilerek davranırsak alacağımız karşılık yüzünden mutsuz olma olasılığımız epeyce düşer.

Her konuda, her ilişkide beklentilere sarılıyoruz. Mutluluğumuzu mevcut üzerine değil de kafamızdaki beklentiler üzerine inşa etmeye çalışıyoruz. Beklentilerimiz karşılanmayınca, hayallerimiz suya düşünce de saldırmaya, can yakmaya başlıyoruz. Hayal kırıklığına, haksızlığa uğradığımızı düşünürken asıl biz haksızlık ediyoruz karşımızdakine.  Aynı kural ebeveyn-çocuk ilişkisi için de geçerli.



Acaba bugün kaçımız biz büyürken anne-babalarımızın bizler için hayal ettikleri geleceğe sahibiz? Eminim birçoğumuz farklı yönlere gittik. Herkes doktor, avukat, öğretmen vb. olmadığına göre :) Peki bu yüzden kaçımızın ailesi mutsuz? Kaçımızın ailesi sadece bizim yaşıyor oluşumuz, sağlıklı oluşumuz, seviyor ve seviliyor oluşumuzla yetinip mutlu oluyor ve bizi eleştirmiyor? Sayıları cidden merak ediyorum.


Anne-baba olunca ister istemez hayaller kurup beklenti içine giriyoruz. Önce uysal bebekler hayal ediyoruz, sonra uslu çocuklar, akıllı ergenler, başarılı bireyler... Evlensinler, bizi torun torba sahibi yapsınlar. Yaşlanınca bize baksınlar. Liste uzar gider. Aslında anne-baba olarak dünyaya yeni bir nesil getirmek için basit birer araçken, beklentilerimize kapılıp evrenin merkezi olmak, çocuklarımızın sahipleri, efendileri olmak istiyoruz. Çocuklarımız bizim malımız değil, biz onların sahibi değil ancak koruyucuları ve bir yere kadar yol göstericileri olabiliriz. Bir yere kadar diyorum çünkü boynuz kulağı geçmeli ki ilerleme gerçekleşsin. Bir yerde onları bırakmalıyız ki dünyayı kendileri keşfetsin ve bizden ileri taşısınlar.


Hayal kırıklıklarımızı süpürüp mevcuda yer açarsak söz veriyorum daha mutlu bir hayat yaşayacağız hep birlikte :)