30 Ağustos 2018 Perşembe

Hayat Kitaplarda Anlatılanlara Hiç Benzemiyor

Hamile misiniz?

"Gözünüz aydın!" demek isterdim ama hiç içimden gelmiyor numaradan tebrik etmek.

Şu saatten sonra hayatınız artık sadece sizin değil. Hatta artık "siz" diye bir şey yok! Geçmiş olsun! Kontrolden çıkmış bir rollercoaster gibi düşünebilirsiniz artık hayatı. Hep inişli çıkışlı, tam bitti durdu derken yine en tepeye tırmanıp alt üst olacaksınız.

Bir sürü kitap alıp okuyabilirsiniz. Çok güzel öneriler var içinde. Ben hâlâ okuyorum ama spor olsun diye(!) Çünkü gerçekler kitaplarda anlatılanlara hiç benzemiyor. Bin tane kitap da okusanız elinizdeki ile kitaptaki birbirini tutmuyor. Tüm yöntemleri uygulasanız da sizdeki çocuk kitaptaki tepkileri vermiyor. "Sabırlı olun", "Zaman tanıyın" "Kendinizi onun yerine koyun" ifadeleri bitip tükenen enerjinizi ve sabrınızı sihirli bir değnek gibi bir anda fullemiyor maalesef. Es kaza bazı yöntemler bazı günler işe yarıyor gibi olsa da bir sonraki gün bir öncekiyle aynı olmuyor. Dünkü gibi 10 dakikaya sakinleşir diye beklediğin çocuk, bugün 10 dakikada sinir krizi geçirebiliyor.

Çocuk dediğin yaratığın (evet yaratık! boş yere hiç üstüme gelmeyin!) zaman kavramı yok! Dur durak bilmiyor! "Az sonra" ne demek, "yarın" ne demek, "şimdi olmaz çünkü..." ne demek hiçbir fikri yok onun. O şimdide, tam şu anda yaşıyor. Ne istiyorsa şu anda yapılmalı.

Karnı acıktı, makarna istiyor. Su kaynayacak, makarna 9-10 dk.da pişecek, süzülecek, tabağa konulacak ve yenecek sıcaklığa gelecek. Siz öldünüz! Çünkü o bekleyemez! Ne dersen de!

- Tamam annecim, yapalım beraber.
- Bekleyemem şimdi istiyorum.
- Annecim makarna çiğ, pişmesi lazım.
- Hemen pişir o zaman.

...

-Hâlâ pişmedi mi???? (3 dk bile olmadı henüz) Niye pişmiyooooorrrr yaaaaa!!!! Acıktııııım!!! Daha fazla dayanamıcam amaaaa!!!
-Annecim az sonra hazır olacak. Hadi o pişerken biz de şunu yapalım.
-Ama benim karnım aç. Şimdi yemek istiyorum.
-Hazır olan şu var, ondan vereyim.
-HAYIIIIIR! Ben makarna istiyorum.

...

-Parka gitmek istiyorum.
-Annecim, hava çok sıcak. Hava serinleyince, akşamüstü gidelim.
-HAYIR! Ben şimdi gitmek istiyorum. Canım çok sıkılıyor. Dayanamıcam artık!!!
-Hadi şunu yapalım.
-HAYIR
-Bunu yapalım.
-HAYIR!

...

Hasta olmuş. Burnu tıkalı.

-Nefes alamıyorum yaaaaa!!!
-Sprey sıkalım, burnun açılsın.
-HAYIIIR! Ya dayanamıcam burnum geçsin artık yaaaa!!!

...

Burnu açılmış, bu kez de sürekli akıyor.

-Offff ya niye akıyor sürekli? Akmasın artık! Dayanamıcam artık of yaa!!!
-Annecim gel silelim güzelce, akmaz o zaman.
-HAYIIIIR!!!

...

Gece uyumak istemiyor, sabah yataktan kalkamıyor. Okula zamanında gitmek için Arya'yı en geç 8'de evden çıkarıp anaokuluna bırakmam gerekiyor. Kendi dersim 08.25. Her sabah 7'de başlıyorum Arya'yı uyandırmaya çalışmaya.

-IIIIIhhhhhh! Uykum var yaaaa!
-Tamam annecim 10 dk daha uyu.

Neredeyse saat 8'e kadar devam ediyor bu durum. Zorla kalkıyor; tuvalete girmesi dert, dişini fırçalaması dert, giyinmesi dert, evden kreşe yürümesi dert... Tam gitmeden önce 07.45 gibi uyandırsa diyeceksiniz değil mi?  Onu da denedim tabi ki. Yine kalkmıyor ve kesinlikle işe geç kalıyorum. Gece erken uyusa değil mi? 8'de uyku saati diyorum 9,10,11... Uyumamak için her şeyi yapıyor. 9'da uyku saati diyorum yine aynı... Sürekli inatlaşıyor. Yorulup kalması için her şeyi deniyorum. Tüm gün okulda yorulmuyor gibi bir de okul çıkışı saatlerce parkta oynuyor, evde oynuyor. Ama yok enerji bitmiyor! Okullar açılacak, bana şimdiden stres basıyor. Her sabah aynı çile...

Her şeye "HAYIR"! Hep onun istediği olsun, onun istediği saatte olsun. Olmuyor tabi ki. Her defasında alıp karşıma anlatıyorum ama dinlemiyor bile o sadece mızıklanıyor, söyleniyor, zırlıyor. Sonunda "Peki sen burda ağlamaya devam edebilirsin" diyerek uzaklaşıyorum ama peşimden geliyor. Bir noktadan sonra sabrım tükeniyor, kendimi odaya kapatıp kulaklık takarak video izliyorum. Yoksa ya ona ya kendime zarar vereceğim.

Peki, odadan hiç çıkmayacak mıyım? Çıkınca n'oluyor. Genelde Arya sakinleşmiş ve kendi kendine takılıyor oluyor. Sorun çözüldü mü peki? HAYIR! Çünkü 10 dk sonra başka bir şey yüzünden yine en başa dönüyoruz. Her defasında anlamsız bir inatlaşma. Tepki versem de aynı zırlama modu tepki vermesem de aynı. Konuşup anlatsam da aynı, görmezden gelsem de aynı.

Sakin bir zamanda yanına gidip "Biraz konuşalım mı?" deyip davranışlarıyla ilgili onu suçlamadan kendi hissettiklerimi anlatarak konuşmaya çalışıyorum. Her isteğinin hemen o anda yapılamayacağını, bazı isteklerinin ise hiç yapılamayacağını örneklerle, sebepleri ile anlatıyorum. İnatlaşıp kavga ettiğimizde çok üzüldüğümü söylüyorum. "Tamam annecim. Bir daha yapmıcam" diyor ama yine yapıyor. "Hani söz vermiştin?" diyorum. "Unutuyorum" diyor. "Bu son" diyor. ama hiçbiri son olmuyor. Çok yoruldum. Sadece televizyonu açıp karşısına bırakıp gitmek istiyorum. Ama bu da uzun vadede daha çok zarar veriyor. TV izledikçe daha da şımarık, saldırgan ve mızıkçı oluyor. İzletmeyince sürekli onunla oynamamı istiyor. Ben birlikte anlamlı, faydalı bir şeyler yapmak isteyince kabul etmiyor, sıkılıyor, bırakıyor.

Kitaplar, başkalarının deneyimleri, tavsiyeler, farklı yöntemler, konuşmak, anlatmak, dinlemek, oynamak, istediğini yapmak ya da yapmamak... Hepsini denedim. OLMUYOR. Maalesef gerçek bu. Hayat çoğu zaman cehennem azabı gibi. Sürekli çocuk odaklı. Ben yok, biz yok. Tek rahat olduğum anlar Arya okuldayken (ki orda da rahat durmuyor), Arya uyurken, Arya yüzerken, Arya parktayken. Bu anlar dışında her an bitmeyen bir çatışma. Onu yemem, bunu içmem, onu giymem, yıkanmam, uyumam... Uzayıp gider.

Güzel anlar yok mu? Var ama oldukça az. O anlar da onun işine gelen şeylerse güzel ve sorunsuz. Anlayacağınız çocuklu hayat toz pembelikten çoooook uzakta.

Arya şu anda odanın dışında flüt çalıyor, tüm sesli müzikli oyuncaklarını topladı gürültü yapıyor. Ama artık cidden tükendim ve şu saatten sonra insani yollarla Arya ile iletişim kurup sorunları çözebileceğimi sanmıyorum. Önümde "Bir Kurbağa Gibi Sakin ve Dikkatli" kitabı (çocuklar için anne-babalarıyla meditasyon kitabı ve CD.si),  Arya'yı değil kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum. Yani okuyun işte siz de ama işe yarar diye umutlanmayın boş yere. Tabi şu an içinizden "Sorun sizde olabilir, bir şeyleri yanlış yapıyorsunuz demek ki" diye düşünebilirsiniz. Aynen o kafayla devam edin ki kendinizi avutmak kolay olsun. Çünkü ben de başlarda "Ben kesin bir yerde yanlış yapıyorum. Başka türlü yaparsam düzelecek, kabus bitecek" diyordum kendime. Başa gelmeden anlaşılmaz. Hani diyoruz ya "Anlatılmaz, yaşanır" ama inşallah siz her şeyi farklı yaparsınız da benim durumuma düşmezsiniz.

4 yorum:

  1. Talepkar cocuklarla mucadele rehberi diye bir kitap ariyorum, bulamazsam ben soyunucam bu ise :)))) Anne olmak cooook zor diyorlar ya, yok o oyle degil, cocuklar cok farkli, bazisinin annesi olmak oyle kolay ki! Ama biliyor musun, beni tek umutlandiran, bunlar gercekten tuttugunu koparan kadinlar olacak diyorlar ya ilerde, lider kadinlar, dunyayi degistiren kadinlar.. Hadi insallah..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitaplar çare olmuyor ühüüüüüü 😭 ama sen yaz, okuyup yalnız olmadığımızı hatırlarız. Tuttuğunu koparırken bizi de koparacaklar diye korkuyorum Ceren :(

      Sil
  2. Yanıtlar
    1. Yalnız değilsiniz, yalnız değilim. Anlattıkça bir nebze rahatlıyor insan.

      Sil