27 Nisan 2025 Pazar

Sevmiyorum

Bugün Arya ile tarihe geçtik. Bugüne dek ne olursa olsun, ne kadar kızarsam kızayım her zaman seni seviyorum dedim Arya'ya ama bugün öyle olmadı. Bugün açık açık ve defalarca "Seni sevmiyorum" dedim.

Sevmiyorum. Sevemiyorum. O kadar kızgınım ki... 

Elimden gelen her şeyi yapıyorum. Her şeyiyle ilgileniyorum. Mantık çerçevesinde olan her istediğini yerine getiriyorum. Hobilerini destekliyorum, istediği yemekleri pişiriyorum, oyun oynuyorum, her istediğinde konu ne olursa olsun yanında oluyorum. 

Hep destek, tam destek!

Ama artık öyle değil. Her defasında aptal yerine konulmaktan, yalan söylemesinden, kendi işine geldiği gibi davranmasından bıktım artık. Defalarca kez uyardım bana yalan söyleme diye. Her defasında yakalanıyor ama asla akıllanmıyor. Asla dediğimi ilk seferde yapmıyor; eğip büküyor, kendi canı istediği zaman, istediği gibi yapıyor. 

Her sabah dişlerini fırçala, saçını tara; fırçaladın mı, "Evet"; taradın mı, "Evet"... Kontrol ediyorum, hep yalan. Salonda yemek yeme diyorum, arkamı dönsem orda yemek yiyor. Benden gizli saklı bir şeyler alma diyorum; hergün bir şeyler çıkıyor çantasından, odasından... Yaşına uygun olmayan şeyleri izleme diyorum, ya benim ya babasının hesabından izliyor. Sadece bunlar da değil, daha neler var maalesef. Sürekli yalan söylüyor, sürekli arkamdan iş çeviriyor.

Yakalanınca hep aynı numaralar... Ağlıyor, özür diliyor, pişmanım, bir daha yapmayacağım diyor. N'olur annecim güven bana, bir şans daha ver bana... Bu kez şans falan yok. Tüketti içimdeki anneyi. Şu an odasında ağlıyor ve ben zerre üzülmüyorum.

Artık istediği kadar pis pis gezip yaşayabilir. Ne dişi umrumda ne saçı başı ne odası... Ne hali varsa görsün. Artık kılımı bile kıpırdatmak istemiyorum Arya için. Her şeyi Evrim'e devrettim, kendi aralarında halletsinler. Benden bu kadar. 

16 Şubat 2025 Pazar

Ergenlikten Bildiriyorum

Bu blogu Arya ilerde okuyup neler yaşadığımızı, ne zorlu yollardan geçtiğimizi ve ne kadar çok sevildiğini hatırlasın diye yazıyordum. Arya büyüdükçe pek uğramaz oldum buralara. Benden başka hâlâ buralara uğrayan var mı bilmiyorum ama varsa yalnız değilsin sevgili okur :) 

Arya, 11.5 (evet buçuklar hâlâ önemli) yaşında. Tüm ergenlik sorunlarını yaşıyoruz ailecek. Çok uzayan boy, orantısız uzuvlar, sivilceler, gün aşırı yağlanan saçlar, değişen hormonlar, sinir krizleri, ağlama krizleri... Her türlü büyüme hezeyanları... Tüm bu ergenlik dertleri arasında Arya, yolunu bulmaya, sürüye ait olmaya çalışan küçük bir kuzu hâlâ - yani çoğunlukla öyle :)) 

Bu süreçte anne olmak nasıl peki?

Zor :(

Kendi geçtiğim yollardan onun geçişini izlemek, kendi al(a)madığım desteği ona vermeye çalışmak ama bir noktada sabrın sınırına dayanmak... Değiştiremeyeceğimiz durumları kabul etmek zorunda olmayı ve büyümenin tam da böyle bir şey olduğunu öğretmeye çalışmak...

Hâlâ sık sık sarılıp seni seviyorum demek ve duymak istiyor Arya ama ufaklığındaki gibi günde yüz kez değil çok şükür :p Sadece sabah, öğle, akşam ve yatmadan önce :)) Tabi kriz yaşamadığımız normal günlerden bahsediyorum :) Ama sana bir sır vereyim mi sevgili okur? Arya'nın sarılma ihtiyacı azaldıkça benimkisi artıyor sanki. Sarılmadığı günlerde kendimi Arya'ya, "E bugün hiç sarılmadık?" diye sitem ederken buluyorum :) 

Sanırım o büyüyüp bağımsızlaştıkça ben küçülüp - yaşlanıp - bağımlı hâle geliyorum. Büyüdükçe annemi anlıyorum. Henüz en zor günler - Arya'nın büyüyüp tam bağımsızlığını ilan edeceği günler - gelmedi ama biliyorum ufukta bekliyor bizi o günler. Kendimizi hazırlamakla fayda var. 

Şimdilik hayatımızın en eğlenceli zamanları üçlü koltuğa sıralanıp ailecek film izlediğimiz anlar ve mutfak masasında kutu oyunu oynadığımız anlar. Mümkün oldukça bu alışkanlıklarımızı devam ettirmek istiyorum. Mümkünse sonsuza dek :)) 

Arya büyüdükçe izlediklerimiz daha keyifli hâle geliyor. En son Geleceğe Dönüş serisine başladık. Bu akşam serinin son filmini izleyeceğiz :) Ama sabah ailecek Moana 2'yi izlediğimiz için akşam yan çizenler, başka zaman izleyelim diyecekler olabilir evde :)) 

Bakalım, gelecek bize neler getirecek :) 





20 Mart 2022 Pazar

Gecikmeli Yazılmış Bir Yazı - Tünelin Ucundan Bildiriyorum

Bu yazıyı çok önceden yazmalıydım ama olan bitenin biraz geç farkına vardım.

Bu blogu zaman zaman - hatta baya çokça - ağlama duvarı olarak kullandım. Tüm sıkıntımı, sinirimi, stresimi kustum. Acımasızca aklıma ilk geleni yazdığım hatta "1 gr aklınız varsa çocuk yapmayın!" diyecek kadar ileri gittiğim zamanlar oldu. Öyle yazdım çünkü o anların içindeyken gerçekten öyle hissediyordum. Oysa bugün başka bir anın, bambaşka bir hayatın içinden bakıyorum ve şu anda öyle hissetmiyorum. Ama yine de yaşanan tüm o zor günleri bir anda yok sayamayız. 

Anne olmak zor. Çok net.

Annelik serüveni bitmeyen bir acemilik süreci bence. Çocuklar büyüdükçe sorunlar değişiyor; tam durumu idare etmede ustalaştım derken idare edilecek bambaşka yeni durumlar çıkıyor insanın karşısına. Yine de umutsuz değil durum. Arya şu anda 8,5 yaşında, Haziran'da tam 9 olacak :) 3. sınıfa gidiyor ve oldukça iyi bir öğrenci :) İlk yıl yaşadıklarımızı ve pandemi sürecindekileri biraz anlatmıştım daha önce. Geçtiğimiz 2 senede işler epey değişti. Artık her şey çok çok çok daha kolay. 

- Peki ne oldu, nasıl oldu da işler bu kadar değişti ve hayatımız bu kadar kolaylaştı? 

- Sanırım hepimiz biraz büyüdük (Gerçi Evrim'den biraz şüpheliyim :)))

Bu bloga epeydir detaylı bir yazı yazmadığım için diğer blogumu okumayanlar için aradaki boşlukları biraz doldurmaya çalışayım. Arya ile maceralarımızı anlatmaya Arya'nın 7 yaş doğum gününde yani 1. sınıfın sonundaki yaz ara vermişim. Sonrası zaten hepimiz için karanlık ve depresif günlerdi. Corona yüzünden evlere hapsolduğumuz - ki biz deniz kenarında ve küçük bir yerde yaşadığımız için büyük şehirdekilere göre baya özgürdük - günler uzadıkça uzadı; eve kapanma sürecinin sonu gelmek bilmedi. Tüm yazı arka balkonda salıncakta kitap okuyarak geçirdim diyebilirim. 

Yaz bitince değişen pek bir şey olmadı. Okullar tam kapasite açılmadı, online derslere devam ettik. Benim derslerimle Arya'nınkiler çakışınca işler epey zorlaştı, Evrim'in evde olmadığı günler adeta kaosa sürüklendik. Gerçekten çok zor günlerdi. Sonra 8. sınıflar için okullar açıldı ve ben okula gidip biraz nefes aldım. Baharda annemler Hopa'ya geldiler ve kiralık ev tuttular. Başlarda Corona yüzünden tedirgin olsalar da yavaş yavaş görüşmeye başladık ve Arya zamanının büyük kısmını onlarla geçirdi. Tekrar yaz geldiğinde bu kez yola düştük ve Çandarlı'ya gittik. Yaz fena geçmedi. Önceki yazlara nazaran Arya ile daha az tartıştık, daha az sorun yaşadık diyebilirim. Ama işlerin tam olarak iyiye gitmesi okulların tam kapasite olarak tekrar açılması ile başladı sanırım.

Arya okulunu, arkadaşlarını ve öğretmenini çok özledi evde kaldığımız günlerde. Online dersler onun için de bizim için de çok zorlayıcıydı. Kopan bağlantı, gitmeyen, gelmeyen ses problemleri, dersten düşünce tekrar giremeyişi... Kâbus gibiydi. Neyse ki artık hepsi geride kaldı. İlk dönem çok fark edemesem de sömestr tatilinde Arya'nın ne kadar büyüdüğü ve yaşadığımız problemlerin çoğunun geçmişte kaldığını fark ettim. Anne-kız çıktığımız Erzurum gezimiz gözlerimi açtı :)  O andan itibaren her şey bambaşka görünüyor gözüme. 

Sömestr tatilinde Arya ile Erzurum'a gitmeyi çok önceden düşünmüştüm ama son ana kadar cesaret edip gerçekten gidecek miyiz emin değildim. Hatta yanlışlıkla Artvin üzerinden 4 saatte değil de Trabzon üzerinde 8 saatte giden otobüse bindiğimizi anlayınca neredeyse inip geri dönecektim ama Arya, "İnmeyelim, n'olur gidelim anne!" diyerek beni ikna etti. İyi ki de öyle yapmış kuzum benim. Yol boyunca koltuktaki ekrandan okey oynadı ve hiç mızmızlanmadı. Bu bir ilkti. 8 saatlik yol ve hiç mızmızlanmayan bir Arya!!! Arya gezi boyunca beni şaşırtmaya ve sevindirmeye devam etti. 3 gün 2 gecelik gezi boyunca bir kez bile kavga etmedik. Günlerimizi planlarken onun da fikrini aldım ve ikimiz de yaptığımız plana sadık kaldık. Arya giderken gün gün ayrılmış ödevlerini de yanına almıştı ve hiç aksatmadan günü gününe yaptı hepsini. 

Gezi boyunca Arya'yı izlerken defalarca kez gözlerim doldu, gururla karışık bir sevinç hissettim içimde her defasında. Kayak yapmayı tek derste öğrendi, buz pateni pistine hiç korkmadan atıldı ve defalarca kez kaymış gibi pisti tavaf etti hatta hemen arkadaş edinip onunla birlikte sohbet ede ede kaydı 1 saat. Ben kayak işini halletsem de buz pistinde kaymayı beceremedim. Yani Arya ikide iki yaparken ben de birde kaldım :p 

Erzurum tatili Arya'nın ne kadar büyüdüğünü fark etmemi sağlamakla kalmadı, zorlu geçen onca senenin, tüm çabalarımızın meyvesini almaya başladığımızı da gösterdi. Evet, çok zordu ama biz bir şekilde altından kalkmayı başardık. Arya gibi bir kızımız olduğu için şanslıyız. Doğuştan gelen mizacımız kim olduğumuzu belirlemede başrolü oynuyor. O temelin üzerine ailemizin ve okulun koydukları ile hayatın ilk yıllarında başımıza gelenler nihai kimliğimizi oluşturuyor adım adım. Arya'nın mizacına alışmak ve uyum sağlamak benim için kolay olmadı ama ona bir şeyler öğretirken ben de ondan bir çok şey öğrendim. En önemlisi de en umutsuz anda bile zor günlerin geçeceğini, umudumu her zaman taze tutmam gerektiğini geç de olsa görmemi sağladı Arya. Onun içinde olmasaydı biz ne yaparsak yapalım böyle bir çocuk olamazdı. Doğuştan gelen samimiyetini, sonsuz sevgisini, dışa dönüklüğü - bana göre aşırı olsa bile - ve sorumluluk bilincini elimizden geldiğince besleyip iyi bir birey olarak büyümesi için çabalıyoruz. Zaman zaman tökezliyoruz, bir şeyler yanlış gidiyor ama fark edince durup düzeltmeyi deniyoruz. Şu an olduğumuz noktadan bakınca hiç de fena iş çıkarmıyoruz sanırım :) 

Yarın ne olur, gelecek ne getirir bilmiyorum ama şu an olduğumuz noktada mutluyum :)





17 Temmuz 2020 Cuma

Gelin bugün kendimizi bir kenara bırakalım; bir çocuğa, bir aileye umut olalım

Bugün kendimizi bırakalım bir yana. Nasılsa bir yere kaçmıyor, kaçamıyoruz. Bugün kendimizden başka birini düşünelim; bir çocuğa, bir aileye umut olalım. Gökalp'la tanışalım.



Gökalp SMA hastası ve Zolgensma tedavisi için hepimize ihtiyacı var. Tedavi için gereken miktar çok ama biz de çokuz, çok olmalıyız. Damla olup damlamalı, çoğalıp göl hatta okyanus olmalıyız. Daha önce oldu. Nil için yürütülen kampanyada gereken miktar toplandı. Detaylar için şu linke  tıklayabilirsiniz. Gökalp için https://www.gofundme.com/f/gokalp039a-adim-olun adresinden bağış yapabilirsiniz. Bir kez bağış yapınca düzenli olarak bilgi maili geliyor genelde kampanyayı başlatan kişiden. Gökalp tedaviye adım adım yaklaştıkça umudumuz tazelenecek, hem Gökalp hem de tüm insanlık adına.



Gökalp'in ailesine ait olan Instagram hesabına göz atıp detayları öğrenebilirsiniz. Hadi bugün çok olalım, umut olalım, ne kadar çok iyi insan olduğunu görüp geleceğe umutla bakalım!

7 Haziran 2020 Pazar

Çocuk olmak mı zor, anne olmak mı?

5 Haziran Arya'nın doğum günüydü. Artık tastamam 7 yaşında!

Peki başlık niye böyle? 

Öncelikle cevabım dünden önce annelik olurdu ama dün dank etti ki çocukluk daha zor. İçinden geleni yapmak istiyorsun çünkü başka türlüsünü yapmak aklına gelmiyor. Düşüyorsun kalkıyorsun, bir şeyleri düşürüyorsun, korkuyorsun, sıkılıyorsun, yapmak istemediğin şeyleri yap diyor birileri sürekli, yanlış (o da ne demekse) yapınca kızıyorlar... Büyükler senden 2 kat - 3 kat büyük, dev gibiler, sinirlendikleri zaman cidden korkutucu oluyorlar. İçinden sürekli hoplamak zıplamak, dans etmek, şarkı söylemek, oyun oynamak geliyor ama birileri sürekle koşma, zıplama, sus diyor. Bilmediğin şeyleri yemek istemiyorsun ama birileri zorla ye diyor ve daha bir sürü anlam veremediğiniz şey. Düşünsenize ne kadar zor çocuk olmak. 

Kendi kendime söz verdim. Bağırıp çağıran, tehdit eden bir anne değil de daha sakin, daha sabırlı, daha anlayışlı bir anne olmaya çalışacağım. Geçen 7 yıl çok zordu. Eminim Arya için daha da zordu. Umarım önümüzdeki yıllar daha iyi olur. 










28 Nisan 2020 Salı

Ev Okulu ve Ortaya Karışık İç Dökme Seansı

Karantina "Sosyal mesafelendirme" süreci başlayalı 1,5 ay olmuş!

İlk 1 hafta ders, ödev, etkinlik yoktu. Tatil gibi takıldık evde. Ama işler sonradan ciddileşti. Arya ile ev okulu günlerimiz başladı. Daha önceki yazılarda da bahsetmiştim deyip link verecektim ki bir baktım en son 1 ay önce yazmışım buraya. Diğer bloga yazmaktan buraya sıra gelmemiş galiba :D Orda bol bol anlattım Arya ile ödev maceralarımızı. Peki şimdi ne anlatacağım?

Şimdi size başka bir blogtan bahsedeceğim: Bilge ve Annesi. Başka bir hayat, başka bir çocuk mümkünmüş arkadaşlar. Ben hem hayranlıkla hem de özlemle iç geçirerek takip ediyorum. Diyeceksiniz ki "Ama Bilge senin kızdan büyük." Evet büyük ama Bilge yaşındaki bir sürü öğrencim Bilge gibi değil, benim kızımın büyümüş versiyonları hepsi. Ama işte maşallah Bilge başka bir çocuk. Haftada 3 gün yoga yapıyor, kahvaltıda ailesi ile podcast dinleyip tüm gün aklı başında sohbetler ediyor. Canım sıkıldı demek yerine resim yapıyor. Sabah kalkıp kendi kendine dersinin başına geçiyor. Ne desem az... Nasıl sakin bir hayatları var. Okurken özenmemek elde değil. Bizim evde her şey kavga gürültü.

Her öğün en az 3 kez "Yemek vakti / Sofra hazır / Hadi sofraya" diye bağırıyorum birlikte yemek yiyebilmek için. Gerçi bıktığım için bıraktım. Hepimiz ayrı takılıyoruz kahvaltıda. Akşam yemeklerinde açlık durumumuz denk gelirse aynı anlarda yiyoruz bazen ama şart değil o da.

Ödev saati için bir standart oluşturalım diyordum. Arya babası ile Ninja Kaplumbağaları seyretmeyi çok seviyor. Her gün 13.15 gibi başlayıp 2'ye doğru bitiyor. Çizgi film bitince tv hemen kapanıp ödeve geçilir diye yaptım programı ama kim takar? Çizgi film başlıyor, Arya defalarca kez babasını çağırıyor: "Hadi baba, gel baba, başladı baba, bitecek baba...." Evrim bilgisayarından ayrılamıyor: "Sen izle şimdi gelcem, az sonra gelcem, aaa böyle yaparsan hiç gelmicem..." Genellikle ya sonuna doğru gidiyor ya da o gitmeden çizgi film bitiyor. Arya başlıyor zırlamaya: "Babam benimle izlemedi :(" Böyle olmadığı, birlikte izledikleri zamanlarda da çizgi film biter bitmez Evrim tv.yi bile kapatmadan bilgisayarına geri dönüyor ve Arya sıradaki çizgi filme daldığı için ödev yapmak istemiyor. İşte o an ben deliriyorum.

Bu Arya ile Evrim'in izlediği versiyon.


Bu da benim sevdiğim eski versiyonu :)

Çok basit bir düzene uymak neden bu kadar zor? Neden kendi kendimize eziyet haline getiriyoruz bu süreci? Aslında çok basit: çizgi filmi izle, bitince kapat. Bu kadar!

Zar zor ödeve geçmeyi başarınca istikrarsızlığımız yüzünden durumu kural/program/olması gereken gibi algılayamadığı için aklı tv.de kalan Arya çok isteksiz ve mızmız oluyor. Videoyu yarım yamalak izliyor, parçayı sırf okumak için okuyor, eksik yazıyor, izlediğini/okuduğunu anlamadığı için de soruların yarısını cevaplayamıyor ve 2. turu izlemesi/okuması gerekiyor. Tabi iyice mızmızlanıyor. Mızmızlandıkça... İçinden çıkılmaz bir kısır döngüye giriyoruz. Sabrı tükeniyor hepimizin. Ödevler bitince oyun vakti ama Evrim yine yan çizip bilgisayara dönmek istiyor. Dönüyor da. Artık bıraktım ipin ucunu. Arya'da tv.ye dönüyor. Ben de canım ne isterse onu yapıyorum.

Kısacası 1,5 ay olduğu halde biz evde hâlâ doğru düzgün bir program oturtamadık ve oturtamayacağız da. Hal böyle olunca da bana gelenler geliyor. Hatta bir geldiler ve hiç gitmiyorlar. Ödevleri sırayla yaptırdığımız için kendi günümse ödev ve oyun bitince, Evrim'in günüyse onlar ödeve bile başlamadan kaçıyorum evden. Dağlara tepelere vuruyorum kendimi. Büyükşehirde olmadığımıza ve sokağa çıkma yasağı olmadığına şükür ede ede 1 saat dağ yoluna tırmanıp yarım saat mis gibi manzaranın tadını çıkarıyor, sonra da 1 saat aşağı iniyorum. Evden çık, dön derken toplamda 3 saat civarı kafa dinlemiş oluyorum.





Evde Arya için ev okulu devam ederken bir yandan da kendi öğrencilerimle canlı ders yapmaya çalışıyorum ama henüz başarabilmiş değilim. Ben bağlansam onlar bağlanmıyor, onlar bağlansa benim sesim gitmiyor. Tam oldu, her şey tamam dediğimizde sistem çöküyor. Kısacası bu süreçte veli olmak ayrı, öğretmen olmak ayrı dert. Açılsın okullar da hepimiz işimize gücümüze geri dönelim artık!

26 Mart 2020 Perşembe

2020 : Bir Uzay Destanı

"Yıl 2020. Sonunda uzaya açıldık. İlk koloni Mars'a yerleşmek üzere yolculuğuna başladı." yazmayı çok isterdim. Ama işler pek de öyle değil. Tüm dünya Covid-19 virüsü ile savaşıyor. Çoğu ülkede sokağa çıkma yasağı var. Türkiye'de ise şimdilik sadece 65 yaş üstü yaşlılara ve kronik rahatsızlığı olanlara yönelik kısmi bir yasak var. Ama tüm mecralarda halkın tümüne yönelik evde kal duyuruları yapılıyor bas bas. Okullar hastalığın yayılmasını önlemek için tatil edildi. Eğitim evde devam ediyor. Ülke olarak uzaktan eğitimle imtihandayız.

                                   ...

Yazıya okullar 30 Nisan'a kadar kapalı açıklamasından önce başlamıştım. 30 Nisan Perşembe. Cuma da 1 Mayıs resmi tatil, sonra haftasonu derken okullar 4 Mayıs Pazartesi'ye kadar resmen kapalı. Şu koşullar altında akıl sağlığımı koruyabileceğimden ciddi olarak şüpheliyim.

#Evdekal hashtagli - karantina değil- "sosyal mesafelendirme" uygulamasının 13. günü başlayalı 1 saat oldu. 13 gündür bilfiil evdeyiz anne-kız. Tam gün annelik ve tam zamanlı ev kadınlığı çok zor. Her gün, her an ayrı bir mücadele.




Örgün eğitime zorunlu ara verildiği için iş başa düştü. Uzaktan eğitimle ders dinleyip ödev takibi yapmak kaçınılmaz bir sorumluluk haline geldi. Trt Eba TV üzerinden yayınlanan uzaktan eğitim videoları maalesef çok yeterli değil.



Uzaktan eğitim videoları çekilirken gerçek sınıf ortamı oluşturulmamış. Yani "Ben anlamadım" diyen öğrenci yok, öğretmen soru sorduğunda öğrencilerin cevap vermesi için gerekli olan süre de düşünülmemiş. Öğretmen soruyor sonra da hemen cevaplıyor yani kısacası kendi çalıyor, kendi oynuyor.


Eğitimlerin içeriklerine bakacak olursak, üzülerek yer yer gereksiz, yer yer yetersiz olduğunu söylemek zorundayım. Misal ilk Hayat Bilgisi dersinde acil durum yardım ve ihbar hatları konusu vardı. Doğalgaz kaçak ihbar hattı numarasını görünce, 7/24 çocukla evde kısılı kalan ebeveynlerin bu gidişle doğalgazla intihara kalkışabileceği düşünülerek önlem amaçlı yapıldığını düşünmedim desem yalan olur :)))) Ama daha sonra ortaokul kademesine Adnan Menderes'in idamının animasyon şeklinde izletildiğini duyunca halimize şükrettim :D Şimdilik vukuatlar pardon eğitimler böyle.


Bu süreçte Arya ile ödev yapma konusunda level atladık. İlk günler 1 saat mızıldarken son 1-2 gündür 3-5 dk mızıldanarak yapıyor ödevlerini. Öğretmeni her gün ödevlendirme yapıyor ve takip ediyor ki bu durum çok iyi. Böylece okul olmasa da derslerden kopmuyor ve öğrendiklerini unutmuyor. Yine de 5 hafta bu şekilde evden eğitim fikri gözümü fazlasıyla korkutuyor. 


Ne diyeyim... Sonumuz hayır olsun!