17 Nisan 2014 Perşembe

İçimdeki Durdurulamaz Gitme İsteği

Gelmek için deliler gibi çalıştığım, gecelerce hayal kurduğum İstanbul'a adım attığımda büyük hayal kırıklıkları ve çok zor günler geçirdim. Evime geri dönmek istedim, yapamadım. Sonra zamanla ve yeni arkadaşlarımın da yardımıyla alıştım İstanbul'a. Üniversite yıllarım yurtta kalma zorunluluğum dışında oldukça eğlenceliydi.

Üniversitedeyken hem okuyup hem çalışıyordum. Stand hostesliği yaptım, mihmandarlık yaptım, öğretmenlik yaptım, uçuş hostesi oldum... Part-time ve yazları çalıştığım işler de çok yorucuydu ama asıl zorluk okul bittikten sonra başladı. Full-time çalışmak yani canın isteyince dersi kırıp kaçamayacağını kabullenmek, gitmeye mecbur olduğun bir yere bağlı olmak gerçekten çok zor geldi ilk başta. Bir sürü iş denedim yine: editörlük, yönetici asistanlığı, mağaza müdürlüğü... Zamanla full-time çalışmaya da alıştım tabi. Ama alışamadığım birşey var ki o da okul bitince bitmeye yüz tutan arkadaşlıklar.

Okul yıllarında her gün görüştüğüm, birlikte nefes alıp birlikte yaşadığım arkadaşlarım dört bir yana dağıldı. Aslında çoğu öyle çok uzaklarda değil. Hâlâ aynı şehirdeyiz ama herkes kendi işiyle gücüyle, kendi hayat mücadelesi ile meşgul. Farklı şehirlerde, farklı ülkelerde olanlarla görüşmek neredeyse hayal oldu da, aynı şehirdekilerle bile ayda yılda bir görüşür olduk. Telefon, whatsapp, internet vs. olmasa o da zor. Hâl böyle olunca koşarak geldiğim şehir beni yine boğmaya başladı. Bir yerden bir yere gitmenin işkenceye dönüştüğü, kimsenin birbirine saygı duymadığı, insanları birbirine yabancılaştıran bir kargaşa merkezi olarak görüyorum İstanbul'u. Gözümde giderek anlamsızlaşıyor İstanbul.

Evrim uzun zamandır gidelim diyordu ama ben hiç ciddiye almadım İstanbul'dan gitme mevzusunu. Sanırım henüz zamanı gelmedi diye düşünüyordum. Ama bir süredir aklımın bir köşesinde gitme fikri filizlenmeye hatta çiçek açmaya başladı. Özellikle bu aralar kaçıp gitmek istiyorum İstanbul'dan. Kaçarak geldiğim evime, Manisa'ya dönmek istiyorum. Annemin evine yerleşmek, Arya'yı güvenle evimizin önündeki parka götürebilmek istiyorum. Canım sıkılınca çıkıp aynı sokakta oturan cicianneme gidebilmek, Ayşe teyzemi görebilmek, Nurşen teyzemle dedikodu yapabilmek, yan sokakta oturan Sultan teyzemin elini öpüp hatırını sorabilmek istiyorum.

Haftasonu maaile, çoluk çocuk arabaya atlayıp deniz kıyısına gidebilmek ya da yaylaya çıkıp piknik yapabilmek istiyorum. Haftada bir Manisa Kebabı yemek istiyorum :)) Çocukluk, gençlik arkadaşlarımla dışarı çıkmak eski günlerimizi hatırlayıp gülümsemek istiyorum. Daha ufak, daha samimi, daha ulaşılabilir bir çevrede yaşamak istiyorum kısacası.

Bazen İstanbul'dan gitmek, İstanbul'dan vazgeçmek imkansız gibi geliyor belki. Ama İstanbul'da yapıp da başka yerde yapamayacağım ne var diye düşününce pek de birşey gelmiyor aklıma. Boğaz, deniz, eğlence, Ortaköy, Bebek vs. Yazılacak çok şey var da BEN / BİZ en son ne zaman geçtik Boğaz'dan, ne zaman gittim Bebek'e, Ortaköy'e? Gitmenin ve yeni bir hayat kurmanın o kadar da basit olmadığını biliyorum tabi ki. Gittiğimizde İstanbul'un sevdiğimiz yanlarını ve çok sevdiğimiz dostlarımızı özleyeceğimizi de biliyorum. Ama nedense içimde bu gidişin bizim için gerçekten iyi olacağına dair bir umut var. Benim kadar negatif bir insanın bu konuda pozitif olabilmesi de ilginç tabi :))

Şimdilik gitme mevzu hayal ama ailecek çok da uzak olmayan bir gelecekte gerçek olmasını istediğimiz bir hayal...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder